top of page

SİNEKLERİN TANRISI


Güzel bir pazar sabahından herkese merhaba arkadaşlar. Bugün William Golding'in kaleminden, Mina Urgan'ın çevirisiyle İş Bankası Kültür Yayınları'ndan çıkan ''Sineklerin Tanrısı'' kitabının yorumlarını paylaşacağım sizlerle.

Yaşları altı ile on iki arasında olan İngiliz çocuklar, gelecekteki atom savaş sırasında, güvenilir bir yere götürülmek üzere bindikleri uçak bir saldırıya uğradığı için mercan adasına düşmüşlerdir. Hayatta kalan çocukların bu adada birbirlerini bulmasıyla kitap başlamaktadır. Victoria çağı yazarı Ballantyne'ın Mercan Adası gibi, Sineklerin Tanrısı'nda geçen ıssız ada da doğanın cennetlerinden biridir. Ancak atom çağının çocukları, bu adayı her bakımdan bir cehenneme çevireceklerdir.

Kitaptaki en önemli dört karakter Ralph, domuzcuk, Jack ve Simon'dur. Ralph zeki, güzel ve yetenekli bir çocuktur. Domuzcuk lakaplı çocuk biraz şiveli konuşan, astım hastası olan, akılcı ve şişman bir karakterdir. Dış görünüşünden dolayı diğerlerinin alay konusu olur. Jack, şef olmayı isteyen, diğer çocuklar üzerinde baskı kurmaya çalışan, kabile anlayışına inanan, otoriter bir karakterdir. Simon ise sezgilerine güvenen, iyi kalpli, sessiz ve yalnız kalmayı tercih eden bir karakterdir.

Jack ve Ralph arasındaki barınak kurma, ateş yakma, avlanma ve şef olma konularındaki anlaşmazlık, çocuklar arasında gruplaşmaya sebep olur ve başlangıçta oyun ve eğlence ile başlayan dostlukları zaman ilerledikçe bir güç savaşına dönüşür. Böylelikle adada cehennem hayatı başlar.

Kitap, gerçekçi bir anlatımla yazılmasının yanı sıra simgesel anlamları da olan bir öyküdür. Bir diğer deyişle alegoridir. İnsanların içindeki kötülüğü simgeler. Sineklerin Tanrısı, üstüne sineklerin konduğu ölü bir domuz başıdır. Karanlık güçleri yatıştırmak ve kendilerini koruyabilmek adına çocuklar tarafından canavara sunulan kokuşmuş bir domuz başıdır. İngilizlerin Beelzebub dedikleri şeytanın İbranice adı, Sineklerin Tanrısı anlamına geldiği için William Golding kitabına bu adı vermiştir. Kitapta savunulan düşünce, kötülüğün insan yaratılışında doğuştan var olduğudur. Yazar, kitapta hem dış dünyada hem de insanların iç dünyasında iyilikle kötülüğün, aydınlık güçlerle karanlık güçlerin çarpıştığını vurgulamaya çalışmıştır.

William Golding, bu kitabında sona gitmekten ziyade kötülüğün acaba doğuştan mı yoksa sonradan öğrenilerek mi edinilen bir durum olduğunu okuyucunun sorgulamasını istemiştir. İnsan doğasıyla ilgili duygu ve düşüncelerin yoğunlukta olduğu kitabın dili sade, akıcı ve anlaşılırdır. Tasvirlere bolca yer verilmiştir. Çocuk karakterler üzerinden psikolojik çözümlemeler sunularak kitap daha ilginç hale getirilmiştir. Harry Hook tarafından yönetilen ve 1990 yılı yapımı bir filmi de bulunan bu muhteşem eseri kesinlikle okumanızı tavsiye ediyorum.

Kitapta en beğendiğim ve altını çizdiğim satır şu oldu arkadaşlar: ''En büyük düşünceler, en basit olanlarıdır.'' Bu cümle ile aslında hayatı karmaşık ve zor hale getirenlerin biz insanlar olduğu açıkça dile getirilmiştir.

Bol kitaplı günler, sevgiyle...

Comments


Featured Review
Daha sonra tekrar deneyin
Yayınlanan yazıları burada göreceksiniz.
Tag Cloud
Henüz etiket yok.
bottom of page