top of page

MEYUS TAKVİMİ


Güzel bir Şubat ayından herkese merhaba arkadaşlar. Umut Bayrak'ın kaleminden ''Meyus Takvimi'' kitabının yorumlarını paylaşacağım bugün sizlerle.

     Mutlu bir aile yaşantısı olmayan, babası tarafından zulüm gören, baba sevgisi nedir bilmeden yetişen, ilkokul çağlarında bir çocuk Yiğit. Yaşadığı psikolojik ve fiziksel şiddetin izlerini her gittiği yerde hisseden Yiğit, kalabalıklardan hoşlanmayan, daima huzuru ve sakinliği annesinin yanında bulan, babası olmasa sanki annesiyle el ele verip dağları aşabilecek güçte, öylesine derin duygulara sahip bir çocuk ki...İşte böyle bir çocuğun hikayesi kitapta anlatılan. Geçmişin tozlu izlerini yüreğinden atamayan Yiğit'in çocukluk anılarını, yaşadıklarını kaleme aldığı, inanılmaz naif, temiz, mütevazi duygularla oluşturduğu bir hikaye aslında.

      Okulun ilk gününde sırayla ayağa kalkıp kendilerini tanıtıp, büyüyünce ne olacakları sorusunu yanıtlamaları istendiğinde Yiğit: ''Sadece iyi insan olmak istiyorum.'' der. İşte bu cümle, Yiğit'in ileride nasıl bir insan olacağından bir haber verir bizlere. ''Küçük Prens'' kitabından tatlar bulduğum bu kısmın beni çok etkilediğini söyleyebilirim.

      Günümüzün samimiyetsiz ilişkilerine, hırs dolu yaşantılarına taşlamalar yapılarak şehir yaşamının keşmekeşliği eleştirilen kitapta, Türk edebi romanlarında anlatılan Anadolu'daki köy yaşantısı anlatılır. Çilek reçeli, mısır çorbası, tarhana çorbası, tereyağlı yumurta Yiğit'in gözünde bu yaşantının en güzel imgeleridir. Emek vererek kazandığı tasolar, bizi alıp çocukluğumuza götürür. Hasan Ağa'nın köpeği Yamyam, Sabri abinin esnaflık konusundaki ketumluğu...Hepsi öyle içten bir dille anlatılır ki...

      Okulda tesadüf eseri tanıştığı Sıla ablası, Yiğit için hayatın anlamı olur. Yiğit'in babasından yana talihsiz olduğunu bilen ve kötü anlarına şahitlik eden Sıla, Yiğit'in yüzünü güldürmek için her fırsatta onun yanında olur. Yiğit'in okulda yaşadığı bir olay neticesinde Sıla'nın babası, Yiğit'in babasının Yiğit'i ve annesini bir daha rahatsız etmemesi konusunda onu ikna eder ve o gün Yiğit'in babası evi terk eder. Yiğit, annesiyle baş başa kalır. Yiğit için artık hayat annesi ve Sıla ablasından ibarettir.

       Yiğit ilkokulu bitirdikten sonra Sıla'nın ailesiyle birlikte şehre yerleşme kararı alırlar. Yiğit ortaokula şehirde, annesiyle birlikte Sıla'nın ailesiyle yaşayacaktır. O gün Yiğit, köydeki herkesle vedalaşır. Şehre gitmek üzere yol alıyorlarken, bir yerde manzarayı seyretmek için mola verirler. İşte o anda talihsiz bir olay olur. Yiğit'in dünyası başına yıkılır. O andan itibaren hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktır.

       Hayatın güllük gülistanlık olmadığına, pembe gözlüklerle değil de realist bir yaklaşımla hayatı yaşamak gerektiğine atıfta bulunulan kitapta küçük bir çocuğun yaşadığı acılar tüm gerçekliği ile gözler önüne serilir. Yiğit artık evimizin en küçük bireyi olur, bizden biridir o. Zaman zaman onu alır bağrınıza basar, bazen de bir ablası olarak tavsiyelerde bulunursunuz. Okuduğum satırlarda Yiğit'in hep yanında olmak istedim. Çünkü o karakteri öylesine içselleştirdim ki bir kitap kahramanı olmaktan çıkıp gerçek bir kişiye dönüştü. İşte yazar, bunu okura hissettirmeyi çok güzel başarmış.

       Yaşanılan her zorluk ve karanlığın ardından, aydınlık günlerin de yakın olduğu işlenerek, yaşanılan anda umut etmenin güzelliği ortaya konuluyor. Hayat tekdüze ilerlemez, iniş çıkışlıdır. Mühim olan bu hayatın her anından tat alarak, minnet duygusuyla yaşamaktır. Yapılan kötülükler cezasız kalmaz. İyiler mutlaka kazanır. Kendimizi ve çevremizi sevmemizi sağlayan duygu sevgidir. Sevginin iyileştiremeyeceği durum yoktur. Sevginin iyileştirici gücüne inanın. Yiğit de öyle yapmadı mı? İçinde bulunduğu hüzün girdabından sevgi sayesinde çıkmadı mı?

     Hayat dair güzel mesajlar veren kitap, bir umut kırıntısının güzelliklere kucak açtığını en güzel şekilde ortaya koyuyor. Dostluk, sevgi, aşk, vefa, sadakat temaları en güzel şekilde işleniyor. Yazarın akıcı ve açık anlatım diliyle, oluşturduğu gerçekçi kurgusuyla okuru kendisine çekmeyi başarıyor. Son zamanlarda okuduğum en iyi romanlardan biri oldu. Bir solukta okudum. Kesinlikle okumanızı tavsiye ederim arkadaşlar.

     Kitapta altını çizdiğim satırları sizlerle paylaşmak isterim:

     ''Her şey gelip geçiciydi bu hayatta, kimse hiçbir şeye veya hiçbir yere tamamen bağlı kalamıyordu. Bıraktığı yer ise yalnız kalmıyordu. Buna anılar da dahildi.''

     ''Bu gözyaşları mutluluk değildi veya küçük bir hüznün belirtisi değildi. Kaybedişin farkındalığıydı. Kaybedişlerin en büyüğünün pişmanlığıydı.''

     ''Sevgi bitince rengi kalmıyordu yaşamanın. Yaşam bir tablo olsaydı eğer en güzel rengi kesin sevgi olurdu.''

     Bol kitaplı günler, sevgiyle...

コメント


Featured Review
Daha sonra tekrar deneyin
Yayınlanan yazıları burada göreceksiniz.
Tag Cloud
Henüz etiket yok.
bottom of page