top of page

KÜÇÜK ŞEYLER


Güzel bir pazar gününden herkese merhaba arkadaşlar. Bugün sizlerle Samipaşazade Sezai'nin kaleminden ''Küçük Şeyler'' kitabının yorumlarını paylaşacağım.

Samipaşazade Sezai'nin çocukluk ve gençlik yılları, babası Sami Paşa'nın Taşkasap'taki büyük konağında geçmiştir. Dönemin ünlü yazar ve şairlerine ev sahipliği yapan bu konak önemli bir buluşma noktası olmuştur. Çünkü Sezai burada pek çok önemli yazar ve şairle tanışma imkanı bulmuştur. Özel hocalardan Arapça, Farsça ve Fransızca dersleri aldıktan sonra, Londra Sefaretine ikinci katip olarak alınmıştır. Tanzimat dönemi edebiyatın öncülerinden olan yazar, eserlerinde neyin anlatıldığının değil, nasıl anlatıldığının önemli olduğunu vurgulayarak basit konuların dilin ve anlatımın gücüyle harmanlanarak okura sunulmasını sağlamıştır.

''Küçük Şeyler'' adlı bu kitapta yedi farklı öykü ve bir de çeviri öykü bulunmaktadır. Bu hikayeler, ''Bu Büyük Adam Kimdir?'', ''Hiç'', ''Kediler'', ''İki Yüz Elli Kuruşa Bir Asır'', ''Düğün'', ''Bir Mezartaşı Yazıtı'', ''Arlezyalı'', ve ''Pandomima'' başlıklarıyla okura sunulmuştur.1891 yılında yayımlanan kitap, Türk edebiyatının batılı anlamdaki ilk öykü denemesidir.

Sıradan olayları, güçlü kalemiyle sanata çeviren yazar, kalplere dokunacak kadar nitelikli edebi bir eser ortaya koymuştur. Bol betimlemeli, duygusal ve içimizi burkacak şekilde anlatılan öykülerin sonu okurun hayal gücüne bırakılmıştır. Bu da kitabı, okur açısından oldukça ilgi çekici hale getirmiştir.

Hikayeler insana dair, hayata dair ''küçük şeyler'' üzerinedir. Küçük şeyleri anlatılandan çok anlatım biçimine, üsluba verdiği önemle etkileyici kılarak ustalığını kanıtlayan yazar, ''Dünyada bir zerre yoktur ki güzel yazılmak suretiyle önemli bir konu olarak kabul edilmesin'' sözüyle de bunu bir kez daha vurgulamıştır. Okuru derinden etkilemeyi başaran hikayeleriyle, hikayelerinin gücünün ayrıntıda gizli olduğunu göstermiştir. Yazar şeffaf, hassas, huzursuz hatta yer yer iniltili anlatım tarzıyla ön plana çıkmıştır.

''Küçük Şeyler''in, Türk edebiyatı klasiklerini okumayı seven arkadaşlarım için tavsiye edebileceğim türde bir kitap olduğunu söyleyebilirim. Okurken, sindirerek okumanız açısından hikayeleri günlere bölerek okumanızı tavsiye ederim. Kısacık hikayeleriyle hayatın içinden karelerin sizi kısa süre içinde etkisi altına alacağı düşüncesindeyim.

Kitapta en çok beğendiğim ve altını çizdiğim satırları sizlerle paylaşmak isterim:

''Bir alimin varlığı içyüzüne bakışıyla bir şairin kainata bakışı aynı mıdır? İlkinin gerçeği araştırmaya adanmış bakışlarında küçük bir kırgınlık, büyük bir sükunet görülürken ikincisinin benzersiz bir cennetin hayaline dalmış kararsız gözlerinde bir hüznün, bir ıstırabın varlığına şahit olunmaz mı? İkisi de ihtiyar olmuş bir şairle bir alime ilm-i kıyafet açısından bakalım. Alimin beyaz başı, hiçbir hararete karşı erimez karlarla örtülmüş bir dağ başı gibi hissiz, soğuk ve büyük görünmez mi? Şairinki ise sisler, dumanlar içinde kalmış dağların doruklarını andırmaz mı? İşte çocukluğumda böyle düşünüyordum!''

''Şairlerin, alimlerin en büyük eserleri, ümitsiz ve hiddetli zamanlarında yazdıklarıdır.''

''Yaşam mücadelesine zırhsız, silahsız, yani zayıf bir bünye, hassas bir gönül, sevdalı bir ruhla girmişti.''

''Meğer o eşitlikçi tebessüm kendisine değil, bütün aleme, bütün eşyaya aitmiş.''

''Şu gerçeği itiraf etmeliyiz ki bizler çoğunlukla en uzak bir yerde bulunan bir ailenin özel hayatını bildiğimiz halde oturduğumuz yerin bir saat ötesini bilmeyiz.''

''Benim acım ve ıstırabım susuzluğumdan fazladır.''

''Ah ne alçak gönüllerimiz var. Nefrete neden olması gereken olayların sevgiyi öldürememesi ne acıdır!''

''Odaya girer girmez herkes gülüşmeye başladı. Çünkü Paskal, asılmış bir adam taklidi yaparak o meşhur maharetiyle dilini çıkarmıştı. Hayatında herkesi güldürdüğü gibi ölümünde de kimseyi ağlatmayan Paskal'ın bu seferki hali taklit değil, ölüm kadar hakikatti.''

Bol kitaplı günler, sevgiyle...

Comments


Featured Review
Daha sonra tekrar deneyin
Yayınlanan yazıları burada göreceksiniz.
Tag Cloud
Henüz etiket yok.
bottom of page