GERMINAL

Güzel bir sonbahar gününden herkese merhaba arkadaşlar. Emile Zola'dan ''Germinal'' kitabının yorumlarını paylaşacağım bugün sizlerle.

Dünya edebiyatının en ünlü yazarları arasında yer alan Emile Zola, natüralizm akımının en önemli temsilcilerinden olmuştur. Eserlerinde toplumsal olguları işlemiştir. 1885 yılında kaleme aldığı ''Germinal'', tüm dünyada en çok okunan ve en çok beğenilen kitaplar arasında yer almıştır.

''Germinal'', Latincede ''toplum'', ''yeşermekte olan'' anlamına gelen germen sözcüğünden türemiş, Latinceden Fransızcaya geçmiş bir sözcüktür. Realizmin daha bilimsel hali olan natüralizm akımıyla yazılan kitap, maden işçilerinin grevini konu alır.

Kitap, Etienne Lantier adlı başkarakterin bir şehre ulaşmasıyla başlar. Bu şehir Montsou şehridir. Etienne, makine işçisidir ve iş bulabilmek umuduyla bu şehre gelmiştir. Tamamen madenciliğe dayanan Montsou Kömür İşletmesi, maden işçilerinin çalıştığı bir işletmedir. Maden işçilerinin aileleri de, işletmenin yönetimi tarafından kendilerine tahsis edilen konaklama yerinde kalmaktadırlar. Etienne'nin bu kömür işletmesinde işe girmesiyle başlayan hikayede bizle Etienne'nin hayatının değişimine tanıklık etmekteyiz.

Emile Zola, kitabını kaleme almadan önce madenlere inmiş, pek çok maden işçisiyle konuşmuş, gözlem yapmış ve madencilik hakkında bilgi edinmiştir. Bu kitabında madenciliğin en ince ayrıntılarını anlatmış ve biz okurlara sunmuştur. Kitapta anlatılan maden işçileri oldukça yoksul ve kötü şartlar altında yaşamlarını sürdürmektedirler. Okuru sarsan, derinden etkileyen yoksulluk, yazarın müthiş gözlem gücü ve kalemiyle ifade edilmiştir.

Başkarakterimiz Etienne Lantier, Montsou şehrinde Maheu adlı maden işçisiyle tanışır ve onunla dost olur. Pek çok çocuğu olan Maheu, zorluklar altında, karın tokluğuna çalışıp ailesini geçindirmektedir. Çocuklarından yaşı yetenler de madende çalışıp eve katkı sağlamaktadırlar. Maheu ve ailesi ile diğer maden işçileri ve aileleri zor şartlar altında yaşam mücadelesi vermektedirler. Yaşadıkları yoksulluk onları ahlaki açıdan da kötü duruma getirmiştir.

Kitabın anlatıldığı dönemde tüm dünyada ekonomik bunalım hakimdir. Sanayi bunalımı adı verilen bu dönemde Maden Kömür İşletmesi'nde yeni bir ücretlendirme sistemine gidilmeye karar verilmiş, Montsou'daki maden işçilerinin ücretleri düşürülmüştür. Zaten çok yoksul durumda olan ve karın tokluğuna çalışan işçiler, işletmede yapılan ücret kısıtlamasıyla daha da zor duruma düşmüşlerdir. Bir yandan yaşam mücadelesi veren işçileri, bir yandan lüks içerisinde yaşayan patronları bir arada görmekteyiz. Bu da o dönemdeki toplumsal gerçeği çarpıcı bir biçimde ortaya koymaktadır. Etienne'nin öncülüğünde maden işçileri greve başlar. İlk başlarda sakin bir şekilde ilerleyen bu grev, zaman içerisinde işçilerin hırslarından dolayı tüm çevreye zarar vermeye başlayarak farklı bir şekle evrilir.

Bir mücadeleyi, bir direnişi konu alan kitapta yazar, yüzyıllar boyunca sürecek mücadeleyi öngörmüştür. Bunu da şu sözleriyle ifade eder: ''İnsan bitiyordu topraktan, gelecek yüzyılda ürün vermek üzere yavaş yavaş filizlenen, pek yakında yerküreyi sarsarak baş verecek olan, öç almak için yanıp tutuşan, kapkara bir insan ordusu boy atıyordu.''

Fransız edebiyatının en değerli eserlerinden sayılan bu eser, yazarın sınıf ayrımcılığını toplumsal gerçeklik içerisinde akıcı, yerinde betimlemelerle, usta kalem gücüyle gözler önüne sermiştir. Okurken çok etkilendim. Kesinlikle okumanızı tavsiye ediyorum arkadaşlar. Kitabını okuduktan sonra da 1993 yılında Claude Berri yönetmenliğinde yayımlanan filmini izlemenizi öneririm.

Kitapta altını çizdiğim satırları sizlerle paylaşmak isterim:

''İnsan güçlü olmadığı zaman akıllı olmak zorundadır.''

''Hayır, hayır, en iyisi hiç dünyaya gelmemekti ya da geleceksen, bir ağaç, bir taş olarak, daha da iyisi gelip geçenlerin topukları altında ezilen, kan dökmeyecek bir kum tanesi olarak gelmekti.''

''İnsanoğlu umudunu yitirdi mi, yaşamanın da tadı kalmıyor çünkü.''

''Darwin haklı mıydı acaba? Dünya insan türünün yaşaması ve güzelleşmesi için güçlülerin zayıfları yuttuğu bir savaş alanı mıydı?''

Bol kitaplı günler, sevgiyle...