top of page

FARELER VE İNSANLAR


Güzel bir pazar gününden herkese merhaba arkadaşlar. Lise yıllarında okuduğum, ancak blogumda ilk kez yer verdiğim çünkü ikinci kez okuduğum John Steinbeck tarafından kaleme alınmış ''Fareler ve İnsanlar'' kitabının yorumunu paylaşacağım bugün sizlerle.

''Fareler ve İnsanlar'', Pulitzer ve Nobel Edebiyat Ödülü'nü kazanan John Steinbeck'in çağımızın toplumsal ve insani meselelerini ustalıkla resmettiği eserlerin modern dünya edebiyatının başyapıtları arasında yer almaktadır. Yazar, tozpembe olmayan gerçeğe dayalı bir umudun melodisini taşıyan romanında çarpıcı bir olay örgüsü ile okuruna seslenir.

İki mevsimlik tarım işçisi olan George Milton ve Lennie Small'ın öyküsü anlatılır kitapta. Lennie, akli dengesi bozuk, saf, temiz, fiziksel olarak son derece güçlü kuvvetli biriyken George, zeki, kurnaz, çevik ve dostluğun yükünü çoğu zaman üzerine almış biridir. Bu iki insanın küçük bir toprak satın alıp insanca yaşamak gibi tatlı hayalleri vardır. Hiç kimseye muhtaç olmadan yaşayabildikleri, kendi hayvanlarını besleyebildikleri, kendi sebze ve meyvelerini yetiştirebildikleri bir çiftliğin hayalini kurarlar. Bu hayale ulaşabilmek için de çok fazla emek vermeleri gerektiğinin bilincindedirler. Emek verdikleri takdirde bu çiftlikle ödüllendirileceklerini düşünürler. Hayallerini gerçekleştirebilmeleri için besledikleri umut ışığı onların hayata karşı dimdik durmalarını sağlar.

Lennie ve George, yeni bir iş bulabilmek umuduyla bir çiftliğin yolunu tutar. Hikaye böyle başlar. George'un üstün emekleri sonucunda Lennie'nin bozuk akli dengesine rağmen bir şekilde kendilerini yeni işlerine kabul ettirmeyi başarırlar. Biz okurlar bu çiftlik içerisinde toplumun bireylerinin ayrıştırılabildiğine, ırkçılık, ön yargı, sığ düşünce, kötülük gibi kavramların ön plana çıktığına şahit oluyoruz. Lennie ve George'un dostluk ve dayanışma duygularının aksine , bu çiftlikteki insanların doğayla ve toplumla ilişkileri oldukça yıkıcıdır. George, Lennie'yi idare etmeye çalışırken bir yandan da çiftlik yönetimiyle ilgili sorunlarla baş etmeye çalışır. Lennie, küçük köpek yavrusu, fare ve tavşan gibi hayvanları okşamayı çok sevmektedir. Kendi hayalini kurdukları çiftlikte bunları beslemenin umudunu taşımaktadır. Ancak bu hayvanları severken, bilmeden istemeden orantısız güç kullanarak onları öldürebilmektedir. Lennie'nin kasıtsız olarak yaptığı bu şey çok daha ciddi bir boyut kazanarak bir insanın ölümüne sebebiyet vermektedir. İşte bu bölümde George devreye girmektedir.

Robert Burns'un ''En iyi planları farelerin ve insanların / Sıkça ters gider...'' dizelerinden ilham alınarak kitaba ismi verilmiştir. İnsanlığın yıkıcı doğası, güçlü konumdakilerin zayıfların, işçi takımının üzerinde oluşturduğu baskı, siyahlarla beyazlar arasındaki ırkçılık, insanların içindeki 'yalnızlık' duygusu, bir amaç olduğunda gruplaşma içgüdüsü, Amerikan rüyası, dayanışma, özgürlük, umut, kapitalist sistemde işe yaramaz her şeyin yok edilmesine dair inanç, acımasızlık gibi konular kitapta vurgulanan temel noktalardır.

Anlatım dili sade ve akıcı, okunması kolay, bol betimlemeli, kurgusuyla ön plana çıkan muazzam bir eserdi. Mutlaka ama mutlaka tavsiye ediyorum. Kitabın, Gary Sinise yönetmenliğinde 1992 yapımı dram türünde bir filmi de mevcut. Kitabı okuduktan sonra filmini de izlemenizi tavsiye ediyorum arkadaşlar.

Kitapta altını çizdiğim satırları sizlerle paylaşmak isterim:

''Bizim gibi çiftlik ırgatlığı yapanlar, dünyanın en yalnız insanlarıdır. Ne aileleri vardır ne de yerleri yurtları. Bir çiftliğe gelir, çalışır didinir, biraz para kazanır, sonra kente inip o parayı çar çur ederler. Ondan sonra bir bakarsın, kuyruğunu kıstırıp başka çiftliğe gitmişler. Yaşamdan hiçbir beklentileri yoktur.''

''Artık birlikte seyahat eden, can yoldaşlığı eden pek kimse kalmadı. Nedendir bilmem. Belki de herkes birbirinden korkuyor bu dünyada.''

Bol kitaplı günler, sevgiyle...

Comentários


Featured Review
Daha sonra tekrar deneyin
Yayınlanan yazıları burada göreceksiniz.
Tag Cloud
Henüz etiket yok.
bottom of page