top of page

EVVEL ZAMAN OLUR Kİ


Güzel bir cuma akşamından herkese merhaba arkadaşlar. Önceki blog yazımda yer verdiğim yazar Hasan Başdemir'in kaleminden ''Evvel Zaman Olur ki'' kitabının yorumlarını paylaşacağım bugün sizlerle.

Tasarımı oldukça ilginç olan kitap, iki farklı bölümden oluşmaktadır. Aslında bir kitapta iki kitap vardır. İlk bölümde yazarın çocukluk yılları, babasıyla yaşadığı zamanlar anlatılmaktadır. İkinci bölüm ise kitabı ters çevirerek okuyacağınız kurgusal öykülerden oluşmaktadır. Yazar, bu bölümde zihninde kurguladığı sevinçlerini, hüzünlerini, gençliğini dile getirmektedir.

Yazarın babası ile yaşadığı zamanlarda ortak noktaları aydın-sanatçı Zülfü Livaneli'den ''Başlarken'' yazısı ile başlar hikaye. Kitabın satırlarında Zülfü Livaneli'nin şarkılarını dinledikleri zamanlarda nasıl da mutlu olduklarını anlatır. Babası Zülfü Livaneli'yi çok sevmektedir ve yazar da babasını...

1980'li yılların çocukluğundaki çizgi filmlerden olan He-man'i bizim kuşaktan olanlar bilir. Yazarın da He-man'e olan tutkusu bir başkadır. ''Gölgelerin gücü adına'' yazan bir kılıcı bile vardır. Bu satırlar sizi alıp çocukluk yıllarınıza götürecek ve o zamanları tatlı tebessümlerle anacaksınız satırlarda kaybolurken.

Babası Nuri Usta'ya olan sevgisi de bir başkadır bizim küçük Hasan'ın. Küçük yaşta, babasını kaybetmenin ve yetim kalmanın acısını her daim dile getirir. Kitapta yer alan, babasına dair yazdığı şiirler oldukça dokunaklı ve etkileyicidir. Vaktimiz varken sevdiklerimize daha sıkı sarılmayı tembihler yazar. Çünkü hasret, pişmanlık insanı en çok yıkan duygulardır. ''Seni Seviyorum!'' diyebilmek neden bu kadar zordur ki?

Cemal Süreya'nın ''Sizin hiç babanız öldü mü? Benim bir kere öldü, kör oldum. Yıkadım, aldılar, götürdüler...Babamdan ummazdım bunu, kör oldum.'' satırlarında babasını çocuk yaşta kaybetmenin verdiği hüznü, kederi içten bir dille anlatır. ''Babamın Hayalleri'' isimli şiirinde de babasına olan özlemini anlatır. ''Babam, öldü...Yıkandı...Toprağa verildi...Hayaller yer değiştirdi tıpkı şiirlerdeki gibi...'' satırları ile okuru ''ölüm'' gerçeğiyle buluşturarak hüzün silsilesine iter.

İkinci bölümde yer alan birbirinden bağımsız hikayelerin tek bir ortak noktası vardır: Huzur. Yazarın da deyimiyle ''Kimimiz o kadında, kimimiz yolculukta arıyoruz huzur denen bilinmez, tanımsız, biçimsiz mücevheri.'' Sevginin peşine düşen kahramanlarımızın ayrı hayatlarından kısacık öyküler oluşturmuştur yazar. Bu kurgusal öykülerin her birinde biraz sen varsın biraz da ben varım aslında. Okurken kendinizden bir parça bir şeyler bulacaksınız bu kahramanlarda. Son derece içten, duru, yalın ve gençlik kalbi ile yazılmış bu öyküler sizi kendine çekecektir.

Kitaptan altını çizdiğim satırları sizlerle paylaşmak isterim:

''Var mı usta huzura bir biletin?''

''Seviyorum sözcüğü içinde kalmış bir ademoğlu...''

''Gülünce geride bırakır güneşi...''

''Sadece okulunu ve öğrencilik hayatını değil yüreğini de terk etti Erhan...Yeni bir yürek bulmak ve katmak için yüreğine...Gitti...''

''Artık o var. Hiçbir restoranda tek başına istemeyeceksin menüyü. Artık tatil planların iki kişilik olacak. Artık arabanın şoför koltuğunun yanında, önde birisi oturacak. Artık sadece onun gözleri olacak, onun gözlerinde ise dünya olacak, o bakınca yaşam duracak...''

''İnsan büyüdükçe sevgiye olan ihtiyacı da büyüyordu.''

''Ama Orhan'ın tek bildiği bir şehir ya da başka bir şehir demek, umut demekti.''

''Aslında huzur ve para yan yana olmaması gereken iki kavramdı ama hayat işte!''

Okurken pek çok duyguyu bir arada yaşadığım bu şahane kitabı sizlerin de okumasını isterim. Bol kitaplı günler, sevgiyle...


Comments


Featured Review
Daha sonra tekrar deneyin
Yayınlanan yazıları burada göreceksiniz.
Tag Cloud
Henüz etiket yok.
bottom of page