top of page

ERMİŞ






Karantina günlerinden herkese merhaba arkadaşlar. Daha önce eserlerini okuma şansına erişemediğim ve okuduğum ilk eseri ''Ermiş'' olan yazar Halil Cibran'dan bahsetmek isterim sizlere. Halil Cibran 19. yüzyılda Osmanlı coğrafyasında bugünkü Lübnan topraklarında dünyaya gelmiştir. Fakat sonradan Amerika'ya göç etmek zorunda kalıp hayatının geri kalan kısmını Amerika'da geçirmiştir. Fakat hiçbir zaman Amerikan vatandaşı olmamış, doğduğu topraklara ve köklerine bağlı bir yazar olmuştur. Eserlerinin bir kısmını kendi dilinde Arapça olarak, bir kısmını ise İngilizce olarak yazmıştır.

''Ermiş'' eserinde El Mustafa karakterinin 12 yıl boyunca yaşadığı topraklardan, Orphalese kentinden ayrılma vaktinin gelişiyle başlar hikaye. El Mustafa'nın gemisinin gelmesiyle Orphalese halkı El Mustafa isimli Ermiş'in etrafında toplanır ve ona sorular yöneltir. Ermiş'in halka verdiği hazine değerindeki öğütlerle kitabın işleyişi devam eder.

El Mustafa karakteri ile ilgili olarak bazı kaynaklar Hz. Muhammed'i işaret ettiğini söylemekle birlikte, yazarın Hristiyan bir ailede yetiştiğini göz önüne aldığımızda Hz. İsa'yı kastettiğini de düşünebiliriz. Halil Cibran hem doğuyu hem batıyı bilen bir filozof olduğu için çok yönlüdür. Yazdığı eserlerin büyük bir bölümünde Kur'an ve İncil gibi kutsal kitaplarda yer alan bilgelik dolu sözleri bulmak mümkündür. Nitekim, ''Göğsümün bir yanında İsa diğer yanında da Muhammed oturur'' sözleri de yazarın bizzat kendisine aittir.

''Ermiş'' eseri 20. yüzyılda Amerika'nın en çok okunan kitaplarından olmuştur. Doğu tasavvufuna yakın tarzda olan bu muhteşem eser neredeyse bütün ülkelerde çevirisi olan bir eserdir. Halil Cibran'ın bu eseri ile bütün insanlığa insanlık dersi vermeyi amaçladığını söyleyebilirim. Kitaplarını hakikati arama çağrısı olarak gördüğü düşüncesindeyim. Güçlü ile güçsüzün, iyi ile kötünün, haklıyla haksızın, suçlu ile suçsuzun aynı insan olduğu vurgulanır kitapta. Aşka dair, evliliğe dair, çocuklara dair, vermeye dair, yemeye ve içmeye dair, çalışmaya dair, sevinç ve kedere dair, evlere dair, giysilere dair, almaya ve satmaya dair, suç ve cezaya dair, yasalara dair, özgürlüğe dair, akıl ve tutkuya dair, acıya dair, kendini bilmeye dair, öğretmeye dair, dostluğa dair, konuşmaya dair, zamana dair, iyiye ve kötüye dair, duaya dair, hazza dair, güzelliğe dair, dine dair ve ölüme dair bölümlerin yer aldığı kitapta aforizmalar şiirsel bir dille anlatılır. Hayata dair öğütler, betimlemeler ve ruhsal devinimlerle sunulur.

Kitapta pek çok altını çizdiğim ve defalarca okuduğum kısımlar olmakla birlikte beni en çok etkileyen kısımları sizlerle paylaşmak isterim. El Mustafa'nın Orphalese kentinden ayrılmadan önce halkına söylediği işte o dokunaklı cümleler: ''Uzundu surları arasında geçirdiğim çile günleri, uzundu yapayalnız geceler; kim çile ve yalnızlığını geride bırakabilir ki içi sızlamadan? '' ''Ardımda bıraktığım, bir düşünce de değil, açlık ve susuzluğun tatlandırdığı bir yürek.'' ''Düşlerimde ne sık yelken açtınız. Şimdi de ben uyanırken geliyorsunuz, o uyanış ki benim en derin düşümdür.'' ''Ayrılma günü toplanma günü mü olacak? Akşamımın aslında şafağım olduğu mu söylenecek?'' ''Sevgi kendi derinliğini bilmez ayrılık vakti gelip çatana kadar.'' Gerçekten de öyle değil midir arkadaşlar? Bir şeyin değerini kaybedince anlamamız. Neden böyledir ki? Yaşarken değer bilemememiz.

Aşka dair şu satırlar da beni kendine çekmeyi başardı: ''Aşk sizi çağırdığı zaman, onu izleyin...Yolları zorlu ve dik olsa da.'' ''Çünkü aşk taçlandırdığı gibi çarmıha da gerer sizi. Hem besler, büyütür hem de budar sizi.'' ''Fakat eğer korkularınızda sadece aşkın huzurunu ve hazzını aramaksa muradınız...O zaman çıplaklığınızı örtüp aşkın harman yerinden çıkın daha iyi. Girin güleceğiniz ama doyasıya gülemeyeceğiniz, ağlayacağınız ama bütün gözyaşlarınızı dökemeyeceğiniz o mevsimsiz dünyaya.'' ''Kendinden başka bir şey vermez aşk ve kendinden başkasından almaz. Ne sahip olur aşk ne de sahip olunmak ister. Çünkü aşka aşk yeter.''

Evliliğe dair öğütler ise sevip sevilirken özgürlüğü korumak yönünde. İşte o satırlar: ''Bırakın dans etsin göklerin rüzgarları aranızda. Birbirinizi sevin ama aşkı pranga eylemeyin: Bırakın ruhlarınızın kıyıları arasında dalganan bir deniz olsun aşk.'' ''Birbirinizin tasını doldurun ama aynı tastan içmeyin. Birbirinize ekmeğinizden verin ama aynı somundan yemeyin. Şarkı söyleyip dans edin birlikte, eğlenin ama yalnız başınıza olun ikiniz de.'' ''Birlikte durun ama yapışmayın birbirinize: Çünkü ayrı durur tapınağın sütunları. Hem birbirinin gölgesinde büyümez meşeyle selvi.''

Çocuklara dair altını çizdiğim satırlar kitapta beni en çok etkileyen satırlar oldu: ''Çocuklarınız sizin çocuklarınız değil. Onlar Hayat'ın kendine duyduğu hasretin oğulları ve kızları.'' ''Onlar sizin sayenizde gelir ama sizden değildir. Sizinle birlikte olsalar da size ait değildir. Onlara sevginizi verebilirsiniz ama düşüncelerinizi değil...Zira kendi düşünceleri var onların.'' ''Onlar gibi olmaya çabalayabilirsiniz ama onları kendinize benzetmeye çalışmayın.''

Halil Cibran'ın bu eserindeki derinlik ve mistisizm sayesinde farklı bakış açısı kazanacağınız düşüncesindeyim arkadaşlar. Yazarın anlatım tarzı ve kullandığı dilin etkileyiciliğinin yanı sıra müziksiz yapamayan biri olarak sanatçı kimliği de beni bir hayli etkiledi. Böyle büyük bir üstad ile geç tanışmış olduğum için kendimi hayatın gerisinde hissetsem de okuyacağım ve yorumlayacağım diğer eserleri için oldukça heyecanlı olduğumu söyleyebilirim. Bu başyapıt niteliğindeki muazzam hayat dersleri içeren kitapla siz de tanışın isterim. Bol kitaplı günler, sevgiyle...

Comments


Featured Review
Daha sonra tekrar deneyin
Yayınlanan yazıları burada göreceksiniz.
Tag Cloud
Henüz etiket yok.
bottom of page