top of page

ELIA İLE YOLCULUK


Güzel bir günden herkese merhaba arkadaşlar. Bugün, okurken büyük keyif aldığım ve bana adeta kültür şöleni yaşatan Zülfü Livaneli'nin kalemiyle ''Elia ile Yolculuk'' kitabının yorumlarını sizlerle paylaşacağım.

Öncelikle, kitabı satın alırken kitabın kapak tasarımının ve içerisinde yer alan çizimlerin ilgimi çektiğini söylemeliyim. Kitap, Kutlukhan Perker'in illüstrasyonları ile okuması daha canlı ve keyifli hale geliyor.

Anı türünde yazılmış olan bu kitap iki bölümden oluşuyor. İlk bölümde Zülfü Livaneli, dünyaca ünlü sinema ustası ve yazar Elia Kazan'ın kim olduğuna dair okuru bir yolculuğa çıkarıyor. Elia Kazan, küçük yaşta Anadolu'dan New York'a neden gitti? Ailesi kimdir? Amerika serüveni boyunca neler yaptı? Bu konularla ilgili genel bilgiler veriyor. Aralara da kendisi ile ilgili ufak anekdotlar serpiştiriyor. İkinci bölümde ise Elia Kazan'ın, Zülfü Livaneli'den kendi annesinin doğduğu topraklara gitmek istediği anlatılıyor. Zaten Elia Kazan'ın kendini bir Amerikalı ya da Yunan gibi değil de bir Anadolulu gibi hissetmesi de bu isteğini doğruluyor. İlk bölüme göre daha duygusal ögeler barındıran bu bölümde, Zülfü Livaneli ile Elia Kazan'ın Kayseri'ye yolculuğu anlatılıyor.

Kitabı okumadan önce Elia Kazan ile ilgili kısa bir biyografi yazısı okursanız, kendisiyle ilgili bazı şeyler kafanızda daha iyi şekilleniyor. Böylelikle kısacık ama dolu olan bu kitap daha da netlik kazanıyor.

Elia Kazan, İstanbul'da doğmuş, anne ve babası Kayserili bir Rum, bir göçmendir. Üç tane Oscar ödülü almış Amerikalı bir yönetmendir. Gerçekten çok başarılıdır ve pek çok kesim tarafından da deha olarak adlandırılmıştır. Fakat bir kesim vardır ki onu ''hain'' olarak adlandırmaktadır. McCarthy dönemindeki mahkemede kendi arkadaşlarının isimlerini söylemiş, onların kariyerlerinin bitmesine sebep olmuş ve bu yaptıklarının vicdan azabını ömür boyu hissetmiştir. Bu sebepten ötürü de biraz avunmak ve arınmak için annesinin dizlerine koşan bir çocuk gibi, Zülfü Livaneli'den kendi annesinin memleketi Kayseri'ye götürmesini istemiştir. Böylelikle birlikte Kayseri'nin yollarına düşmüşlerdir. Yaşanmışlık koktuğu için bu yolculuktaki diyaloglar oldukça duygusal ve etkileyicidir.

Gerçek hayatla ilgili, tarih, edebiyat, sinema ve müzikle ilgili bolca ögeler barındıran bu kitap kültürel anlamda fazlasıyla doyurucudur. Tarihsel anlamda Anadolu'daki Rumlar ve Yunanların yaşamlarına değinmektedir. Kendi hayatıyla ilgili olarak da Türkiye'deki 1971 yılındaki sıkıyönetim döneminde yaşamış olduğu olaylardan kısaca bahsetmektedir. Livaneli'nin anlatım dilindeki sadelik ve akıcılık sayesinde o dönemdeki psikolojik çalkantıları derinlemesine yaşıyorsunuz. Entelektüel iki önemli insanın yolculuğuna çıkarak onların sohbetine katılıyorsunuz.

Sevdiklerimiz hayattayken onlarla vakit geçirmenin, onlara daha sıkı sarılmanın önemine değinen kitapta yaşlılık zamanlarında geçmişe duyulan özlem ve pişmanlık duyguları ön plandadır. Eğer anı türünde kitapları seviyorsanız, yaşanmışlıklara göz atmak istiyorsanız bu kitabı kesinlikle öneriyorum arkadaşlar. Ben okurken fazlaca keyif aldım, sizlerin de keyif alacağını düşünüyorum.

Kitapta en çok beğendiğim ve altını çizdiğim satırları sizlerle paylaşmak istiyorum:

''Aralarından yürüyüp geçtiğim insanlar, ağaçlar, binalar neden bir gerçeklik duygusu vermiyor?''

''Kırda büyümemiş kent çocukları için ağaçların birbirinden farkı yoktur ki.''

''Sakın ola hiçbir şey için üzülme ama bol bol kız, öfkelen, dövüş, savaş, küfret ama üzülme. İnsanı üzüntü çürütür.''

''Ah Tanrım diyorum, keşke çöl dinlerinin tarif ettiği gibi koruyucu ve esirgeyici bir Tanrı olsan. Keşke insanlar toprağa karışmasa da, ölümle birlikte yeni bir hayata doğsa. Keşke ruhlar, ölü bedenlerden çıkıp dünyada dolaşmaya devam etse. Kötüler cezalandırılıp, iyiler ödüllendirilse. Ne güzel olurdu her şey. Resimde gördüğüm insanların hepsi bu odada olurdu şimdi.''

''Uzlaşma diye bir roman yazan ama hiç uzlaşmamış bir savaşçı.''

''Yetişen gençleri veya kendi gençliğini taklit etmek anlamsız. Yeni bir üslup yaratmalı insan, yaşlılık döneminde. Haksızlıklara, sömürüye, çirkinliklere onca yıl tanık olmanın ve her şeye rağmen, kötülüğün mutlak egemenlik sağlayamadığını görmenin bilgisiyle; sakin bir itiraz geliştirmeli.''

''Kendisini onun kadar hırpalayan, zayıflıklarını, ruhundaki gölgeli noktaları acımasızca gözleyen, neredeyse kendi kendinin yargıcı ve celladı olan bir başka kişi tanımadım şimdiye kadar.''

''Gençliğimden beri aynı insanım, hiç değişmedim ama insana değil, cebinden çıkan kağıtlara değer veren sistemler, pasaportlarımın renklerinden dolayı bana farklı muameleler uyguladılar.''

''İki orta Türk kahvesi söylüyoruz. Eski usule göre, kahvelerin yanında bir bardak su ve bir lokum geliyor. Starbucks öncesi Türkiye. Türklerle Yunanlılar yıllarca kahvenin adı konusunda kavga ettiler ama bu arada iki ülkeyi de Starbucks kaplayıp, bu tarihsel çekişmeyi geri plana attı.''

''Endişelenmemeliydim, daha sonra geçiyordu.''

''Bir zamanlar görkemli bir yaşama tanıklık ettiği anlaşılan kasaba boşalmış, inanılmaz bir sertliğe, kurşuni bir hoyratlığa gömülmüş.''

Sizler de bu şahane eseri okuduysanız, yorumlarınızı paylaşmanız beni çok memnun eder. Bol kitaplı günler, sevgiyle...

Comments


Featured Review
Daha sonra tekrar deneyin
Yayınlanan yazıları burada göreceksiniz.
Tag Cloud
Henüz etiket yok.
bottom of page