top of page

BULANTI


Güzel bir yaz akşamından herkese merhaba arkadaşlar. Fransız yazar Jean-Paul Sartre'nin kaleminden ''Bulantı'' kitabının yorumlarını paylaşacağım bugün sizlerle.


Kitap, 20. yüzyılın en etkili düşünür ve yazarlarından Jean-Paul Sartre'nin ilk eseridir. 1938 yılında yayımlanan bu romanda yazar, bireyin özgürlüğünü vurgulayarak varoluşçuluk düşüncesini ön plana çıkarmıştır. Ortaya konulan bireyci ve toplum karşıtı düşüncelerle, felsefe temelli özgün bir yapıttır.

Başkarakter Antoine Roquentin'in günlük biçiminde aktardığı bu eserde dünya karşısında duyduğu tiksinti anlatılır. Bu tiksinti hem dış dünyaya hem de kendi bedenine yöneliktir. Nesnelere anlam vererek, onların da bilinci olduğunu hissederek, tasvir ederek aktarır biz okurlara. 30 yaşlarında genç bir adam olan Roquentin bir süredir Bouville'de yaşamaktadır. Bu süreçte gözlemlerine ve çevresindekilere karşı duyduğu bulantıya yer verilir. Yıllardır görmediği eski kız arkadaşı Anny ile buluştuktan sonra her şeyin değişmiş olduğu kanısına varırken, kendisini bir fazlalık olarak görüşünü okuruz biz okurlar. Kitabın sonlarına doğru Bouville'den ayrılıp Paris'te yaşamaya karar verir.

Varoluşçuluğun kült kitaplarından biri olan eserde başkarakter Roquentin sözcüklere bağlanamadığı için karmakarışık düşüncelere sahiptir. Bu düşünceler belirsiz ve hoş şekiller halinde ortaya çıkıp sonra kaybolurlar. Nesneler ve kişiler hakkında hissettikleri karamsar, tedirgin ve nevrotik bir bakış açısıyla sunulur. Nesnelerle bağlantı kurma düşüncesi, onları her zaman canlıymış gibi görme fikri Roquentin'i korkutur. Bu durum detaylı ve bol betimlemeli şekilde ifade edilir. ''Yalnızlık'' temasına vurgu yapılan eserde başkarakterin kendisine ve çevresine karşı hissettiği tiksinti ile yalnızlığa itilişi çarpıcı ve akıcı bir biçimde göz önüne serilir. ''Varoluş''la yüz yüze gelen Roquentin'in geçirdiği değişim ve dönüşüm müthiş etkileyici ve sarsıcı bir ifade tarzıyla aktarılır.

Nesnelerin varoluşuverdiği günün denizde taş kaydırmak istediği gün başladığını anlatır Roquentin günlüğünde. Her şeyin o gün başladığı zaman bulantı hissi de başlamıştı. O kadar içten ve etkileyici anlatılır ki bu satırlar, ''varoluş'' kavramını tümüyle hissederiz. Varoluş, ona göre özlerini değişime uğratmadan, nesnelere dıştan eklenen boş bir biçimdir. Bütün nesneler onu tedirgin eder. Sözcüklere gereksinim duymadan nesnelerle düşünür, onlarla var olur. Varoluş, insanın sıyrılamadığı bir doluluktur ona göre.

Can yayınevinden çıkan, Selahattin Hilav'ın usta çevirisiyle, Jean-Paul Sartre'nin okuduğum ve blogumda ilk kez yer verdiğim eseri olan bu kitabı kurgusuyla, akıcı anlatımıyla, tasvirleriyle, felsefe içerikli olmasıyla, okuru sorgulatmasıyla çok etkileyici, dokunaklı ve farklı bulduğumu söylemeliyim. Bütün bir yüzyılı da derinden etkileyen bu eseri kesinlikle tavsiye ediyorum arkadaşlar.

Kitapta altını çizdiğim satırları sizlerle paylaşmak isterim:

''Değişen ben miyim? Ben değilsem şu oda, şu kent, şu doğa; seçmek gerek.''

''Oysa ben, üç yıldan beri öyle durgun bir hayat yaşıyorum ki! Bu acıklı yalnızlıklar bomboş bir katışıksızlıktan başka şey vermez bana.''

''Yalnızdım, ama bir kente yürüyen ordu gibiydim.''

''Hayatımla ilgili olarak bildiğim her şeyi, kitaplardan öğrendim gibime geliyor.''

''Doktorlar, papazlar, yargıçlar, subaylar böyledir. İnsanı, sanki kendileri yaratmış gibi tanırlar.''

''Yoksa sadece bir dış görünüş müydüm ben?''

''Kendi geçmişimi elimde tutamamış olan ben, bir başkasının geçmişini kurtaracağımı nasıl umabilirim?''

''Düşünmemin önüne geçebilsem, hiç de fena olmayacak.''

''Düşüncelerin içinde kelimeler var; tamamlanmamış kelimeler, eksik kalmış cümleler. Durmadan geri gelirler.''

''Düşünmemek istemiyorum. Düşünmek istemediğimi düşünüyorum. Düşünmek istemediğimi düşünmemem gerek.''

''Kendi kendini aldatmak gerçekten kaçınılmaz bir şey mi?''

''Her zaman için fazlalıktım ben.''

''Unutmuş olduğum bir şey bu: bir çeşit sevinç.''

Bol kitaplı günler, sevgiyle...

Comments


Featured Review
Daha sonra tekrar deneyin
Yayınlanan yazıları burada göreceksiniz.
Tag Cloud
Henüz etiket yok.
bottom of page