top of page

BİR ÖMÜR NASIL YAŞANIR?


Güzel bir akşamdan herkese merhaba arkadaşlar. Bugün, İlber Ortaylı ile yapılan bir röportajın kitap haline getirilmesiyle oluşturulan ''Bir Ömür Nasıl Yaşanır?'' eseriyle ilgili yorumlarımı paylaşacağım.

Yenal Bilgici'nin İlber Ortaylı ile söyleşisinden oluşan bu eser, kültürel şölen yaşatacak türde ve her sayfasının birçok tavsiyeyle dolu olduğu rehber niteliğinde bir kitaptır. Kitap, sekiz bölümden oluşmaktadır. İlber Ortaylı'nın okul yılları, gençlik yıllarına dair anıları, gözlemleri, deneyimleri, seyahat rotaları, müzik, kitap, film olmak üzere hayata dair pek çok tavsiyenin bulunduğu, kendinize kültürel alanda ve hayata dair fayda sağlayacağınız muazzam bir kitaptır. İlber Ortaylı'nın engin yaşam bilgisi ve görgüsünden süzülmüş bu kitap içerisinde pratik tavsiyeler içermesi bakımından çok önemlidir. Benzersiz tecrübesi ve gözlem gücüyle pencereler açması, yollar göstermesi, değer katması açısından oldukça faydalı bir kitaptır.

İlber Ortaylı'ya göre hayatımız dörde ayrılır: 12-25 yaş arası, 25-40 arası, 40-55 arası ve 55 sonrası. ''12-25 yaşları arası öncelikle temel atma dönemidir. Hayatınızı esasen bu dönemde kurarsınız. 25-40 arasında hayata karışır, söz söylemeye başlarsınız. 40-55 arası olgunluktur, otorite olma dönemidir. 55 ve sonrası ise bir dinlenme, demlenme zamanıdır.''

Eğitim alacağınız insanları, alanındaki en iyi insanlardan bulmaya çalışmanızı tavsiye etmektedir. İlber Ortaylı'ya göre bu bir şans değildir. Çabalayan insan her şekilde alanındaki en iyi insandan ders alabilir. Bu kişinin kendi istek ve çabasına bağlıdır.

''Özel hayatınızla ilgili kimseyi dinlemeyin.'' diye bir başka tavsiyede bulunur. Hayat sizin hayatınız ve onu yaşayacak olan yine sizsiniz. Özel hayatınıza dış sesleri dahil ederseniz onların hayatını yaşamış olursunuz. Elbette tecrübelerden faydalanın ancak son kararı yine siz verin.

Bir başka tavsiyesi de şudur: ''İnsana değer katan insanlarla birlikte olun.'' Gelişiminize katkıda bulunmayan, sizi gerileten, demoralize eden insanları hayatınızdan çıkarmanızı vurgular. Hayatınıza katkı sağlayacak insanlarla bir arada olmayı öğütler.

Becerileriniz doğrultusunda size uyan mesleği seçmeniz de bir başka tavsiyesidir. Sonuçta hayat boyu sevdiğiniz mesleği icra ederseniz, hayatınız boyunca mutlu olursunuz. Çünkü iş yapmamış, aşk yapmış olursunuz.

Anne babalara verdiği bir tavsiyede ise: ''Çocuğunuzu, sadece kendisi olduğu, çocuğunuz olduğu için sevin. Bizdeki büyük yanılgılardan biri, insanlarımızın kendi başaramadıkları şeyleri çocuklarından beklemesidir. Bunu yapmayın, çocuklarınıza kendi yükünüzü yüklemeyin.'' demektedir. Başarmak isteyip de başaramadığınız sorumlulukların çocuklarınıza yüklenmemesini önemle vurgular.

''Entelektüel olmak nedir?'' diye sorulduğunda ''Entelektüel, üstüne vazife olmayan işlerle ilgilenen kişidir.'' şeklinde yanıtlar. Kendi mesleği dışında ilgi alanı olan kişi entelektüeldir. İnsanın kendini geliştirmesi için mesleği dışında spor, müzik, enstrüman, tiyatro gibi alanlara ilgi duymasını tavsiye eder.

Bir başka üzerinde durduğu konu da, insanın düşünmek için esasen yalnız kalması gerektiğidir. Çünkü yalnız kalmayı öğrenememek yaratıcılığı öldürür.

Dil konusuna oldukça önem veren İlber Ortaylı, en az iki-üç dil bilmeyi tavsiye eder. Özellikle sosyal bilimler alanında olanlar için dil bilmenin önemine değinir. Dil öğrenmeye en geç 15 yaşında başlanması gerektiğini söyler.

''Eğitim sistemimizi nasıl buluyorsunuz?'' şeklinde sorulduğunda verimsiz, işlevsiz, yetersiz olmasının yanı sıra yaratıcı yanımızı öldürdüğünden bahseder. Atatürk döneminde yapılan gelişmelerin sonradan değiştirilerek farklı bir boyuta getirildiğini ve bunun da eğitim sistemimizi olumsuz etkilediğini dile getirir.

''Evlendikten sonra mobilyacıları gezeceğinize dünyayı gezin.'' şeklinde de başka bir tavsiyede bulunur. Bu yönde de pek çok gezilecek müze, sanatevi, tiyatro, kafe alanında tavsiyelerde bulunarak okura kültürel anlamda tam bir doyum yaşatır. Gidilen ülkeleri, şehirleri yürüyerek gezmenin de önemini her fırsatta dile getirir. Taksiden inilip taksiye binilerek gezmek olmaz. Gezerken elinde bir defterin olmalı ve gezdiğin sokakları defterine not alabilirsin şeklinde de tavsiyede bulunur. Günün büyük bir bölümünü gezmeye ayırdıktan sonra, iki saatini de bir kafede oturup kitap okuyarak geçirmeyi tavsiye eder. Çünkü hem okuyan hem gezen insanın daha çok bildiği görüşündedir.

Akıcı bir dille anlatılmış olan bu söyleşi kitabı, her yaştan insana hitap edecek, müthiş deneyimlerle ifade edilmiş rehber niteliğinde bir kitaptır. Keyifle, severek okudum. Sizlerin de severek okuyacağınızı düşünüyorum. Bir roman gibi değil de notlar alarak okuyacağınız size yol gösterecek bir başucu kitabı olarak okursanız daha faydalı olacağı görüşündeyim.

Altını çizdiğim pek çok tavsiye değerinde satır olsa da en çok beğendiğim bir alıntıyla sözlerime son vermek istiyorum: ''Ne yaşadıysanız yüzünüze yansır. İnsanın yüzü bir kitap gibi okunabilir, ifadeniz bomboşsa da hiçbir şey yaşamadığınız fark edilir. Bundan kurtulmak mümkündür; yaşayın, monotonluktan uzaklaşın, gezin, görün, keşfedin, başkalarıyla ilgilenin, okuyun, sevin. Bunları dolu dolu yapın ki izleri yüzünüze yansısın. Yüzünüz ifadesiz kalmasın.'' Bol kitaplı günler, sevgiyle...

Comments


Featured Review
Daha sonra tekrar deneyin
Yayınlanan yazıları burada göreceksiniz.
Tag Cloud
Henüz etiket yok.
bottom of page