BİR ÇİFT YÜREK

Güzel bir Mayıs sabahından herkese merhaba arkadaşlar. Marlo Morgan'ın kaleminden ''Bir Çift Yürek'' kitabının yorumlarını paylaşacağım bugün sizlerle.

Kitap, Amerikalı yazarın California'da yapılan tıbbi bir kongre sorasında tanıştığı Avustralyalı bir hekim tarafından birkaç yıl Avustralya'da çalışması için teklif almasıyla başlar. Avustralya'da hem bildiklerini yazıp hem de koruyucu hekimlik programı dahilinde dersler verebileceğini söyler. Avustralya'ya güçlü bir hayranlık besleyen Amerikalı yazar, bu hayalini gerçeğe dönüştürmek için teklifi kabul ve Avustralya'ya doğru yol alır. Avustralya'da Outback bölgesinde yaşayan ilkel, yabanıl çöl insanları olan Aborijinlilerin yaşamlarına şahit olur. Farklı kültüre ve inanç şekline sahiptir bu insanlar. Zaman kavramları gelişmemiş olan bu ırk, topluma uyum sağlamayı becerememiştir.

Bir gün yazar, kentte yaşayan genç bir Aborijin'in benzin koklayarak öldüğünü görür. Bu olay üzerine harekete geçer. Bir arkadaşı vasıtasıyla genç Aborijinlileri bir programa dahil eder. Bu programın amacı, bu grubun üretip pazarlayabileceği bir ürünü saptamaktır. Bu serbest girişim programı Aborijinli gençler tarafından ilgi görür ve herkes elini taşın altına koyarak çalışmaya başlar. Bu program son derece başarılı olur ve Outback bölgesindeki Aborijin kabilesi, yazarı özel bir kutlamaya davet eder. Bu kutlama, yazar için özel olarak düzenlenmiştir.

Çevirmen Ooota tarafından karşılanan yazarın kıyafetlerini çıkararak bez parçasını giymesi söylenir. Ve kadının sahip olduğu tüm eşyalar bir ateşe atılarak yakılır. Sonrasında Aborijin kabilesi tarafından üç ay sürecek bir yürüyüşe davet edilir. Yürüyüş, kızgın güneşin altında yalınayak yapılan bir yürüyüştür. Kutlamaya özel akşam yemeği ve kızgın taşların değerli bir suya atılmasıyla hazırlanan taş çayı sunulur.

Yazar, önceden ilkel olarak gördüğü ''Gerçek İnsanlar'' adındaki bu insanların yürüyüş boyunca doğayla iç içe yaşadıklarını, kupkuru çölde asla aç ve susuz kalmadıklarını, konuşmadan birbirleriyle iletişim kurduklarını, karşılaştıkları her türlü sağlık sorununu çözecek güçte ve birikimde olduklarını, hırs, kin, saldırganlık gibi duygulardan yoksun olduklarını, asla yalan söylemediklerini, kimseyi yargılamadıklarını, dünyada olup biten her şeyden haberdar olduklarını, pek çok doğaüstü yeteneğe sahip olduklarını ve evrenle bütünleşmenin ustası olduklarını görür.

Kitapta, insani değerlerimiz ve hayattaki amacımız yazarın ruhani yolculuğu boyunca ele alınıyor ve sorgulanıyor. Çok değerli öğretiler ve tavsiyeler sunuluyor. Doğanın cömertliği, bolluk ve bereketinden söz ediliyor. Başımıza gelen kötü olayları ve zorlukları deneyimlememiz sayesinde gelişip büyüdüğümüz vurgulanıyor. Sahip olduğumuz eşya ve maddelerin değersizliğinden, mutlu bir hayatın sadelikten geçtiğinden bahsediliyor. Modern yaşama eleştiri yapılıyor.

Gezi yazısı tarzında yazılan kitabın dili sade ve akıcıdır. Sezgilere ve hayal gücüne dayalı bir hayatın güçlü öğretileri ön plandadır. Kurgusu ilgi çekicidir. Bu sebeple bir solukta okunabilecek türdedir. ''Göğü Delen Adam'' kitabı tadında olan kitap, ruhsal zenginleşmeyi ve bilgeliği amaçlamaktadır. Okurken fazlasıyla keyif aldım. Sizlerin de okumasını isterim.

Altını çizdiğim satırları sizlerle paylaşmak isterim:

''Gerçek kültürel köklerini yitiren ve yaşamda bir amacı olmayan insanların elinden ancak ölümle kumar oynamak gelir.''

''İnsan yüreğinden akan tek şeyin kan olmadığını öğrenmiştim.''

''Bir müzisyenin müzikal ifadeyi araması gibi, evrendeki müzik de ifade edilmeyi bekler.''

''Esnek düşününce, eklemler de esnek oluyor.''

''Kan ve kemik tüm insanlarda bulunur. Farklı olan yürek ve niyettir.''

''Konuşmakla meşgulken, Tanrısal Birliğin sesini duyamazsın!''

''Tanrım, bana değiştiremeyeceğim şeyleri kabul etme gücü, değiştirebileceğim şeyleri değiştirme cesareti ve bu ikisi arasındaki farkı anlayabilme sağduyusu ver.''

''Kim bilir, belki de yeni buluşlar yapmak yerine geçmişi onarma yoluna gitsek, dünyamız daha umutlu bir yer olurdu.''

Bol kitaplı günler, sevgiyle...