top of page

MUTLU OLMA SANATI


Güneşli bir mayıs gününden herkese merhaba arkadaşlar. Sokaklar, caddeler sakin; parklar, bahçeler çocuk seslerinden yoksun olsa da kuşlar daha bir cıvıltıyla ötüyorlar, doğa yemyeşil ve canlı. Biz insanlar doğaya nasıl da zarar vermişiz bunca zaman. Baksanıza tabiat sanki yıllardır bu anı beklermişcesine coşkulu. Bir yandan doğa için sevinirken bir yandan içinde bulunduğumuz durumla ilgili içim buruk. Fakat bizler doğa ile bir bütünüz aslında. Hayatımız normale döndüğünde eskisinden daha bilinçli, daha sevgi dolu, daha insan gibi insan olarak yaşamımızı sürdürebileceğimize inanıyorum. Bunları düşünerek umut dolu bakıyorum yaşam denen bu serüvene.

İngiliz mantıkçı ve düşünür Bertrand Russell tarafından 1930'da yayımlanmış, iyi bir yaşam sürmek isteyenlere sunulan bir reçete niteliğinde olan popüler bir felsefe kitabı olan ''Mutlu Olma Sanatı'' ile ilgili yorumlarımı paylaşacağım bugün sizlerle. ''Mutsuzluğun Nedenleri'' ve ''Mutluluğun Nedenleri'' olmak üzere iki kısımdan oluşuyor kitap. Mutsuzluğun nedenleri dokuz başlık altında inceleniyor: ''1. İnsanlar Neden Mutsuz Olurlar? 2. Byron Mutsuzluğu 3. Rekabet 4. Can Sıkıntısı ve Heyecan 5. Yorgunluk 6. Çekememezlik 7. Günah Duygusu 8. İşkence Korkusu 9. Kamuoyu Korkusu.'' Mutluluğun nedenleri ise sekiz başlık altında ele alınıyor: ''1. Mutlu Olmak Hala Mümkün Müdür? 2. Keyif 3. Sevgi 4. Aile 5. İş 6. Kişisel Olmayan İlgiler 7. Çaba ve Kabullenme 8. Mutlu İnsan. ''

Mutsuzlukların temelinde hatalı dünya görüşleri, hatalı yaşama alışkanlıkları, hatalı ahlak kuralları vardır Russell'a göre. Bütün bu yanlışlıklar mutluluğun temeli olan şeylere doğal hevesin ve iştahın yok olmasına yol açarlar. Orta karar bir şans yardımıyla bu heves ve iştah insanlığa kazandırılabilir. Bu düşüncesini kendi yaşamını kısaca anlatmakla başlar Russell. ''Dünyasından bezgin ve yüklü günahlarla çocukluğumda en sevdiğim ilahiydi. Beş yaşındayken şöyle düşünüyordum: 'Yetmiş yaşıma kadar yaşarsam, demek ki bu güne kadar ömrümün on dörtte birine katlanmış bulunuyorum.' Yaşayacağım yıllar bana hemen hemen dayanılmaz gibi geliyordu. Ergenlik çağımda, yaşamaktan nefret ediyor, sürekli olarak kendimi öldürmenin eşiğinde buluyordum; kendimi öldürmedimse biraz daha matematik öğrenmek istediğim içindir. Şimdiyse, tam aksine, yaşamdan zevk alıyorum ve her geçen yıl duyduğum zevk artıyor. Bu da, hayatta en çok neleri istediğimi keşfetmiş ve birçoğunu ele geçirmiş olmamdan kaynaklıyor.''

Mutluluk, ilişkilerde ve işte dışa dönük bir tutum izlenerek elde edilir. Kişi, kendi içine dönerek endişe ve korkulara teslim olur. İlgi alanlarını genişletirse canlı kalır. İnsanın kendisiyle ilgilenmesi verimli bir uğraşıya yol açmaz.Birçok kaynak ''Mutluluğun İçimizde Olduğu'' görüşünü savunsa da Russell tam aksini savunarak kitapta verdiği örnekler ve deneyimleriyle tezini destekler. İçe kapanıklığın en yaygın olanlarından ''günahkar, kendine tutkun (narsist), megaloman'' kavramlarından bahsederek konuyu tek tek ele alır. Nerede psikolojik baskı varsa, orada mutluluk yoktur. Çünkü baskı, yeteneği körelten, insanın içe yönelmesine sebep olan bir engeldir. Beğenilme, takdir görme gibi amaçlarla ilgi alanı oluşturmak da mutsuzluğun kaynaklarındandır. Oysa herhangi bir işte ciddi bir başarı, o işin malzemesine karşı duyulan gerçek bir ilgiye bağlıdır. ''Trajedi yazabilmek için trajediyi hissetmek gerekir. Trajediyi hissetmek için de yaşanılan dünyayı yalnız kafayla bilmek değil, kan ve sinirlerle de duyabilmek gerekir.''

Tüm benliğiyle başarının peşinde koşanlar, diğer tüm uğraşlarını hiçe sayıp başarı uğruna dünyadan elini eteğini çekenler için tedirginlik ve korku beraberinde mutsuzluğu getirecektir. Oysaki ilgi alanları çoğaltılırsa, bir konuda başarısızlık ile karşılaşıldığında diğer alanlara yönelerek mutsuzluğun peşini bırakmasına engel olabilir insan. Bu yüzden tek bir şeye odaklı yaşamak, hem görüş alanlarını daraltır hem de yaşama hevesini sönükleştirir. Başarı mutluluğun sadece bir ögesidir ve eğer diğer ögelerin tamamının feda edilmesi pahasına elde edilmişse, çok pahalıya mal olmuş demektir. Mutsuzluğun kaynaklarından ''Rekabet'' başlığı altında yazarın kendi deneyiminden bir paylaşımını alıntılayacağım: ''Bir ilkbahar günü, bazı Amerikalı öğrenciler bana üniversitenin çevresini gezdiriyorlardı, çevre güzel kır çiçekleri ile kaplıydı, ama kılavuzlarımdan hiçbiri bu çiçeklerden bir tekinin bile adını bilmiyordu. Böyle bir bilgi neye yarardı ki? Kimsenin gelirine bir şey katmazdı.'' Asıl sorun, hayatı bir rekabet, hem de yarışmayı kazananın saygıyı da kazanacağı bir rekabet olarak gören bir felsefenin benimsenmiş olmasından ileri gelmez mi?

Her zaman karşılaştırmalar yaparak düşünmek mutsuzluk kaynağının nedenlerindendir. ''Çekememezlik'' başlığı altında verilen örnekleri alıntılayacağım: ''Başkalarını çekemeyen birisi, 'Güneşli bir gün, mevsim de bahar, kuşlar cıvıl cıvıl ve ağaçlar tepeden tırnağa çiçek açmış ama duyduğuma göre Sicilya'da bahar bundan bin kata daha güzelmiş; Helikan korularındaki kuşlar daha tatlı öterlermiş ve Sharon gülleri benim bahçemdeki güllerden daha göz alıcıymışlar' diye düşünebilir. O böyle düşündükçe de güneş donuklaşır, kuşların cıvıltısı tatsız cırlamalar gibi algılanır, çiçekler de dönüp bakmaya bile değmez olurlar.' '' Russell, hayatı yaşarken kıyas yapmamanın önemini vurgular, sadece yaşadıklarının tadını çıkarmanın mutlu olmada payının olduğunu söyler. Kıyas yapmak çekememezlik ve kıskançlık belirtisidir. Sinirsel yorgunluğa sebep olur ki bu da beraberinde mutsuzluğu getirir.

Mantıklı olmak, manevi bakımdan dengeli olmaktır, mantıklı olan, iç çatışmaları ile uğraşandan daha özgür bir bakışa sahiptir ve enerjisini dış amaçlara yöneltme olanağı vardır. ''Hastalık'' diye tanımladığımız şey belki de zihinsel gelişmenin aşılması gerekli olan bir evresidir. Russell'a göre, muhakeme gücünü kullanarak hastalığı geride bırakan birisi, hiç hastalık yaşamamış ya da tedavi görmemiş olandan üstündür. Zihin iyi işlerse, yetenekler tam olarak kullanılabilir. Mantık ve maneviyat denge halinde olursa mutluluğun mihenk taşlarından birisi olan büyük hazlar duyulabilir. Beyin, kendisine sunulan malzemeyi şaşılacak alaşımlar halinde birleştirme gücü olan garip bir makinedir, ama dış dünyadan malzeme alamayınca güçsüzleşir. Olaylar, ancak onlara ilgi duyarsak deneyim haline gelir. O halde, bütün dikkatini kendi içine çevirmiş olan, orada ilgisini çekecek hiçbir şey bulamaz, ilgisini dışarıya yöneltmiş olan ise çok çeşitli ve ilgi çekici ögelerin ayrışmakta, sonra da çok güzel ya da öğretici şekillerde yeniden düzenlenmekte olduklarını görecektir. Yaşamaktan hoşlanan, hoşlanmayandan daha üstündür.

Sevmek iki türlüdür; birisi hayata karşı duyulan istek ve hevesin en büyük ifadesi, diğeri ise korku ifadesidir. Russell'ın bu konuyla ilgili verdiği örnek şahaneydi diyebilirim. ''Güzel bir günde göz alıcı bir kıyı boyunca vapurda giderken kıyıyı seyreder, manzaradan zevk alırsınız. Bu, dışarıya bakmakla alınmış bir zevktir ve herhangi büyük bir gereksiniminizle bağlantısı yoktur. Ama eğer geminiz batmış da kıyıya doğru yüzmekteyseniz, bu kıyıya başka türlü bir sevgi beslersiniz: Kıyı sizin için güvenliği temsil eder; güzel ya da çirkin olması önemli değildir. Sevmenin üstün olanı, gemisi güvenli olan kişinin duygusuna benzeyendir; daha az güzel olanı da, gemisi batmış olana uyandır.'' Görünen o ki, sevginin en kıymetlisi insanın eski mutsuzluklarından kaçmak için değil de, yeni mutluluklara kavuşmak umuduyla beslediği sevgidir. Böyle bir içtenlikle hayat ırmağına dalınarak hazların en büyüğüne kavuşulabilir.

Okurken keyif aldığım, zaman zaman yazarla tartışma içine girdiğim, sonunda ortak bir paydada buluştuğum bir kitap oldu ''Mutlu Olma Sanatı''. Bu kitap sayesinde henüz keşfedememiş olduğum birçok ufak mutluluk formüllerini hayatıma kattığımı söyleyebilirim. Notlar alarak, hatta o notları rahatlıkla görebileceğiniz herhangi bir yere asarak uygulamaya koyulabileceğiniz tatlı mutluluk bileşenleriyle hayatınızın daha renkli daha canlı hale gelebileceğini düşünüyorum arkadaşlar. Kesinlikle okumanızı tavsiye ediyorum. Kim bilir belki de mutluluğunuz bu 184 sayfa içerisinde gizlenmiş herhangi bir cümlede saklı. Kurt Vonnegut'tan bir alıntı ile satırlarıma son vermek istiyorum. ''Ve lütfen mutlu olduğunuzda bunu fark edin; ve haykırın ya da mırıldanın ya da sadece düşünmekle yetinin, 'Eğer bu muhteşem değilse, muhteşem olan nedir ki!' '' Önümüz yaz, sevgi ve umutla...

Featured Review
Daha sonra tekrar deneyin
Yayınlanan yazıları burada göreceksiniz.
Tag Cloud
Henüz etiket yok.
bottom of page