top of page

OLAĞANÜSTÜ BİR GECE


Güzel bir ağustos gününden herkese merhaba arkadaşlar. Doğa ile iç içe olmanın verdiği huzurdan aldığım ilham ile yeniden bu satırlarda buldum kendimi.Akdeniz güneşinin içimi ısıtışı ile Zweig eserinin o eşsiz tadı birleşince ayrı bir keyifliyim bugün. ''Olağanüstü bir gece'' insan ruhunun,hayata bakış açısının bir günde mucizevi bir şekilde değişimini konu alan ve beni inanılmaz derecede şaşırtan eser. Hayata karşı duyarsızlaşan, bir tür ruhsal iktidarsızlık hisseden ve yaşamda tutkuyla yer alabilme yetisini kaybeden seçkin bir burjuvanın kaygısız,tasasız ve rahat varoluşunu sürdürürken yaşadığı olağanüstü bir gece ile hayatındaki dönüştürücü deneyimin hikayesini konu alıyor. Hayattan bezmişliğin,tükenmişliğin yer aldığı işte o satırlar: ''O an içimdeki bu donuklaşma sürecinin ne kadar ilerlemiş olduğunu birden görüverdim-hiçbir yere tutunmadan, hiçbir yerde köklenmeden,akan suyun üzerinde kayar gibi yaşıyordum ve bu soğuklukta ölü,cesedimsi bir yan olduğunu gayet iyi biliyordum gerçi henüz çürümenin kötü kokan soluğu hissedilmiyordu,ama umarsız bir donukluk,acımasız soğuk bir duygusuzluk yerleşmiş,yani bedensel anlamda gerçek ölümün ve çürümenin de dışarıdan da görüldüğü aşamanın eşiğine gelmiştim.'' ''Bir sabah aynada şakaklarıma düşen ilk kırlarla karşılaştım ve gençliğimin artık beni bırakmaya hazırlandığını anladım. Fakat başkalarının gençlik dedikleri şey benden çoktan geçip gitmişti zaten.Böylece bu vedalaşmayı da özel bir acı duymadan atlattım,çünkü kendi gençliğimi bile yeterince sevmiyordum.Duygusal donukluğum kendime karşı da geçerliydi.'' ''Bugün bu sosyetik insanlarla konuşmak hiç ilgimi çekmiyordu,bir ayna gibi bana kendimi yansıtmalarından sıkılıyordum,sadece bu gösteriyi,ilerleyen zamanı dolduran o şehvetli heyecanı izlemek istiyordum,çünkü kayıtsız kalan için başkalarının uyarılmışlığı en hoş izlencedir.'' Zweig'in okuduğum diğer eserlerinde olduğu gibi bu eserinde de baş karakterin iç dünyasına,his yoğunluğuna,psikolojisine derinlemesine yer verdiği göze çarpıyor. Zweig okuyanlar için bu bir süre sonra ritüel gibi geliyor. Bazı kitap dostlarımın, ''Gizem artık yeter,biraz da diğer okuduğun eserleri paylaş'' şeklindeki sitemlerine rağmen adeta bağımlı olmuş gibi Zweig'ı okudukça okuyorum,paylaşıyorum. Belki de onda kendimden pek çok şey buluyorum.Kim bilir.Elimdeki Zweig serilerini tamamlamadan içim rahat etmeyecek sanırım. Buradan da kitap dostlarıma ufaktan mesaj vereyim:) Gelin,konuya devam edelim. Baş karakterimiz sıradan bir pazar gününü at yarışlarında geçirirken, belki de ilk kez burjuva ahlakından saparak suç işliyor. Ve işlediği bu suç yüzünden kendisi ile iç hesaplaşması başlıyor.İşte o satırlar: ''Heyecanımın içine bir aralıktan giren soğuk hava akımı gibi utanç sızmıştı. Olanları berrak zihinle bir kez daha düşününce kendi kendimi anlayamaz oldum:Benim gibi bir centilmen,elit tabakaya ait biri,saygın bir yedek subay,ihtiyacı olmayan bulunmuş bir parayı alıp cüzdanına sokmuş,hatta her türlü özrü silecek biçimde taşkın bir sevinçle bundan haz almıştı.'' ''O anlarda duygularımın her saniyesinin ,düşüncelerimin her titreşiminin öylesine olağanüstü bir berraklıkla bilincindeyim ki, böyle bir şeyi otuz altı yıllık yaşamımda daha önce hiç yaşamadım ve buna rağmen olayların bu akıldışı dizilimini,algımdaki bu şaşırtıcı iniş çıkışı ortaya dökmeye cesaret edemiyorum;evet,herhangi bir şair veya psikolog bu olanları akla uygun bir şekilde tasvir edebilir miydi acaba,ondan da emin değilim.'' Fakat bu suçluluk hissiyatı yerini bambaşka duygulara bırakıyor:hoşnutluk ve gurura. Çünkü işlediği suç sayesinde yeniden hissetmeye başladığını,kötücül hazları olan gerçek bir insan olduğunu fark ediyor.Ve o anda yaşadığı canlılığı,tekrar hayata dönüşünü,insanların arasına karışmasını öyle güzel ifade ediyor ki o satırları paylaşmak isterim sizlerle: ''Ah,canlılığım her zaman vardı elbette,sadece yaşamaya cesaret edememiştim,kendimi boğazlamış ve kendimden gizlemiştim;fakat şimdi bütün o baskı altındaki güç patlamıştı,yaşam denen o zenginlik, o tarifsiz kudret bana galip gelmişti.'' ''Ama daha siz beni dışlayamadan ben sizi dışladım,bugün öğleden sonra, benim de bir parçası olduğum o soğuk,kemikleşmiş dünyanızın dışına fırlattım kendimi,pistonların üstünde duygusuzca kayan ve kendi etrafında kibirle dönen o büyük mekanizmada sessizce çalışan bir çarktım ben de. Hiç bilmediğim bir uçurumun içine düştüm,yine de o bir saatin içinde sizin aranızda geçirdiğim kaskatı yıllardan çok daha canlı hissettim kendimi.Size ait değilim artık,içinizden biri değilim,ama yükseklerde ama diplerde dışınızda bir yerlerdeyim,fakat asla ve asla sizin burjuva refahınızın düz kumsallarında değilim artık. İlk kez iyiliğin ve kötülüğün insanın içinde yaratabileceği haz adına ne varsa hepsini hissettim,fakat benim nerelere vardığımı asla bilemeyecksiniz,beni asla tanıyamayacaksınız:Ey siz insanlar, siz benim sırrımı nereden bileceksiniz! '' İşlediği suç ile yaşadığı utanç ve sonrasında duyduğu canlılık,sevinç arasındaki çelişkiler ve ruh dalgalanmalarını da şu sözlerle ifade ediyor: ''O utanç duyan eski benin bir yanı içimde hala uyanık olmalıydı.Tükenmekte olan centilmenlik ruhu hala can çekişmekteydi,yine de çalıntı parayı parmaklarımın arasında büyük bir neşeyle çevirdim,sevinç beni cömertleştirmişti.'' İçinde duyduğu bu cömertliğin verdiği mutluluk,heyecan ile bilinmeyenin içine doğru,beraberliğin göklerine doğru kendini ok gibi fırlatır baş karakterimiz.Varış noktası ise ruhani bir uyanış olacaktır.Tükenmiş ve duyarsızlaşmış hisleri olağanüstü o gecede birilerini sevindirmek sayesinde can bulur. ''Olağanüstü bir gece'' eseri diğer eserlerinden farklı bir tarzdaydı.Kitap yarısına kadar olağan seyrinde devam ederken diğer yarısında epeyce şaşkınlık yaşadım diyebilirim. Gerçekten ihtimal vermeyeceğim bir sondu.''Ruh aydınlanması'' denilen kavramı öyle bir hissettim ki. Kötü görünen belki de basit bir olayın bir insanın yaşamını nasıl değiştirdiğine şahit oldum.Hayat gerçekten de mucizeler ile dolu.Okuduğum eser sayesinde huzuru buldum,gülümsedim.Beni en çok etkileyen iki satır ile sözlerime son veriyorum.''O geceden arkadaşlarımın hiçbirine söz etmedim;içimin bir zamanlar ne kadar ölü olduğunu asla bilmediler,şimdi nasıl çiçek açtığımı da asla anlamayacaklar.'' ''Bir kez kendini bulmuş olan kişinin bu yeryüzünde yitirecek bir şeyi yoktur artık. Ve bir kez kendi içindeki insanı anlamış olan bütün insanları anlar.'' Sevgiyle ve sağlıcakla...

Featured Review
Daha sonra tekrar deneyin
Yayınlanan yazıları burada göreceksiniz.
Tag Cloud
Henüz etiket yok.
bottom of page