top of page

KORKU

Haziran ayının son akşamından herkese merhaba arkadaşlar :) Bugün başlayıp bitirdiğim bir Stefan Zweig klasiği olan ''Korku'' romanı hakkında düşüncelerimi paylaşacağım sizlerle. Hemen başlıyorum izninizle. Tekdüze yaşamından,mevcut düzeninden,çocuklarından,eşinden sıkılan ve yeni heyecanlar arayan baş karakterimizin atıldığı gönül macerası sonrası karşısına çıkan şantajcı ile evliliğinin tehlikede oluşunu,iç hesaplaşmasını,yaşadığı korkuyu en sevdiklerine itiraf edemeyişini,hayatının bir anda altüst oluşunu, zihinsel işkencelerinin yıkıcı gücünü ele alan muazzam bir eser. Söz konusu başkalarının eksiklikleri,hataları olduğunda insan yargısız infaz etmeyi bilir, fakat konu kendisi olunca adilce yargılamak bir yana dursun kendisine bile itiraf edemez,suçlarını örtbas eder ve bir ömür o korku ile yaşar. Acaba yaptıklarını bir başkası görmüş olabilir mi? Bu düşünce içini kemirir durur. Hatasının gün yüzüne çıkması korkusu, en sevdiklerini kaybetme düşüncesi hayatını bilinmezlikler girdabına sürüklemeye yeter bile. İnsan yetinmeyi bilmeyen,sürekli isteyen bir varlıktır. Maddi-manevi doyuma ulaştığında yeni heyecanlar, farklılıklar aramaya başlar. Gözünün önündeki en kıymetlilerini hiçe sayarak yaşamaya başlar, ta ki aldığı risklerin sonuçları iç dünyasını korku ile doldurmaya başlayana kadar. Türlü bahanelerin ardına sığınır, korkularından kaçmaya başlar, itibarı,onuru,insanların gözündeki kıymeti zedelenmesin diye maskeli bir yüzle hayatını sürdürür. Fakat korku her an ensesindedir, kendine olan itibarını çoktan kaybetmiştir. Başkalarına iyi görünebilmek adına ya da iç dünyasındaki tatminsizliği yüzünden kendi değerlerinden,sevdiklerinden vazgeçecek nitelikteki yanlışlıklara sapmak...İnsanın kendisi üzerinde kurduğu baskı değil midir onu içten içe yıpratan? ''Korku'' çok tehlikeli bir duygudur. İrdelendikçe temel kaynağının kaygı olduğu görülür ve insan küçük yaşlardan itibaren bu duyguyu içerisinde barındırır. İlkokul çağlarında yüksek not alamadığında bunu anne ve babasına nasıl söyleyeceğini bilemeden yaşadığı korkuyla düşünen bir çocuk, gençlik çağında sevilmeme korkusu ve gelecek kaygısı yaşayan bir genç, yetişkin çağında çocukları ile ilgili kaygılar yaşayan insan ve bu şekilde devam eden bir süreç. Ne acıdır ki beynimizde şekillendirdiğimiz ve bizi tutsaklığa sürükleyen korkularımız yüzünden hayatı dolu dolu yaşayamaz oluruz. Sonra da ''Mutluluk nedir? Nasıl mutlu olunur?'' gibi türlü mesajlar veren kitaplarda kendimizi ararız. Bu korkuları bizler yarattıysak o halde mutluluk da bizim elimizde değil midir? Bırakın monoton bir hayatınız olsun. Manevi olarak huzurlu hissetmedikçe maddi doygunluğa ulaşmanın ne anlamı var? İnsanız,elbette hatalar kaçınılmazdır. Fakat sevdiklerin yanındaysa,maddi imkanların yeterli ise anlamsızca aksiyon arayışı neden? İnsan gerçekten komplike bir varlıktır. Azla yetinmeyi bilmez. Önüne hedefler koyar, o hedeflere ulaştıkça daha fazlasını ister. Ve öyle bir noktaya gelir ki onlara ulaşmak uğruna ailesini bile hiçe sayar. Stefan Zweig'in eserindeki baş karakterindeki tatminsizlik duygusu beni öyle mutsuz etti ki,bazen kızdım bazen yaşadığı çaresizlik ve korkuyu hissettiğimde hüzünlendim. Hayat da öyle değil midir? Bir gün içerisinde sayısız duygular hissedişimiz, türlü karakterlere bürünüşümüz. Bazen öyle değişik hissediyor ki insan gözü dönüveriyor,düşünemez oluyor,adilce karar veremez oluyor. Fakat bir zaman sonra iç hesaplaşma yaptığında farkına varıyor ki artık çok geçtir. Korkuları ile yüzleşip bunları itiraf edebildiği ölçüde özgürdür. Fakat uzun süre içinde tuttuğu o gizemle yaşarsa bu tehlikeli sonuçlar doğurabilir. Neden intihar eder insan? Kendisine bile itiraf edemediği korkuları yüzünden ya da üstesinden gelemediği çaresizlikleri yüzünden değil midir? Temeli hep kaygı kaynaklıdır. O yüzden yanlış bir adım atmadan önce düşünmeli insan.Bize verilmiş o ''aklı'' kullanarak. Hayatlarımızı zorlaştıran bizleriz esasında. İyilik,güzellik peşinde koşmak ne kadar da basit aslında. Yenilenmek,gelişmek demek manevi değerlerimizi kaybetmek demek değildir ki. Bırakın aksiyonsuz bir hayatınız olsun ama huzurlu olsun. Kitapta birçok hoşuma giden satırlardan en beğendiklerimi alıntılayacağım izninizle. ''İçerdeki gözyaşları dışarı akandan daha fenadır.'' ''Zamanın çoktan sildiği bir hata için cezalandırılabilir miydi insan?'' ''Hiçbir şey düşünmemek, sadece ruhta karanlık bir bitiş duygusu,yavaştan çöküp her şeyi kaplayan bir his hissetmek ne iyiydi!'' ''Belki de...Utançların en büyüğü...İnsanın kendine en yakın bildiği kimselere karşı duyduğu utançtır.'' ''Bir uçurumdan bakar gibi geçmişine bakıyordu.'' ''Korku,cezadan daha berbattır,çünkü ceza bellidir,ağır ve hafif;bilinmeyene,sınırlandırılmamışa kıyasla ceza, daha az ürkütür...'' ''İtiraf etmemek,itiraf edip de ceza almaktan daha büyük bir azap.'' ''Tokluk da açlıktan az kışkırtıcı değildir.'' ''Bir anda yaşamın tüm zenginliğini hissetmeye başlamıştı ve artık yaşamında tek bir saati bile anlamsız geçirmeyeceğini biliyordu.'' Stefan Zweig'in ''Korku'' adlı kitabını okuduğumda ''korku,tedirginlik,endişe'' hislerini öyle derinden yaşadım ki her satırı,her sayfayı ilgiyle,özenle,merakla okudum. Zweig okurken sürekli beklenti içinde olmayı,yeni duygu karmaşası içinde kaybolmayı seviyorum. Anlatımındaki sadeliği,yalınlığı okuyucuya yaşattığı karmaşık hislerle birleşince müthiş bir dengeye ulaşıyor. Binlerce yazar var henüz keşfetmediğim,eserlerini okumadığım. Okunmayı bekleyen binlerce kitabım var. Fakat Zweig'ın eserlerine başlayınca, hikayelerindeki gerçekliği,karakterleri yansıtışını derinden yaşayınca bırakamaz oldum elimden. Belki bu henüz keşfedemediğim yazarlara haksızlık gibi gelebilir size. Ancak aynı zamanda Zweig'ın başarısı. Bu kitap bitince yarın Zweig'ın hangi eserini okumalıyım diye düşünmeye başlar oldum. Psikoloji ile ilgiliyseniz ve nasıl bir yazarla başlamanız gerektiğini düşünüyorsanız kesinlikle Stefan Zweig diyorum. Sigmund Freud'un öğretilerini örnek aldığını da satırlarındaki tatlardan bulabilirsiniz. Bir zamanlar youtube'da fenomen olmuş Elazığlı bir ağabeyimiz vardı. ''Görüyorsunuz,anlatmaya gerek yok.Konuşmuyorum. Vay öyle olmuş böyle olmuş.Konuşmam.Şırıl şırıl.Mükemmel.'' şeklinde konuşmasıyla sosyal medyada tıklanma rekorları kırmıştı. Aklıma geldi birdenbire. Eğlenceli bir hava katmak istedim yazıma. Kendimce uyarlayarak diyorum ki o halde ''Hayatın akışından soyutlanıp, anlattığı hikayelerin gerçekliği ile sarsılmak isteyenlere sesleniyorum. Daha fazla yazmaya gerek yok. Vay öyle olmuş böyle olmuş. Yazmam. Mükemmel.'' :) Kesinlikle Stefan Zweig ile tanışın, kısacık yaşamına sığdırdığı eserleriyle,karakterleriyle. Haziran ayını da Zweig kitabıyla bitirdiğim için son derece huzurlu ve keyifliyim. Franklin Roosevelt'den alıntı yaparak yazıma son veriyorum. ''Korkulacak tek şey korkunun kendisidir.'' Bol kitaplı günler,sevgiyle...

Featured Review
Daha sonra tekrar deneyin
Yayınlanan yazıları burada göreceksiniz.
Tag Cloud
Henüz etiket yok.
bottom of page