top of page

RUH & ZAMAN: ŞİZOFREN HİKAYELER


Mayıs ayının son akşamından herkese merhabalar:) Genç yazar Deniz Kenan Kılıç'ın ''Ruh&Zaman: Şizofren Hikayeler'' adlı kitabı hakkında yorumlarımı paylaşacağım bugün sizlerle.Öncelikle bu muhteşem kitabın yazarı hakkında biraz bilgi sahibi olalım dilerseniz.1989 yılı Ankara doğumlu olan Deniz Kenan Kılıç babasının mesleği gereği ilkokul çağında bir süre ABD'de yaşamış. Ankara Atatürk Anadolu Lisesi'nde sürdürdüğü öğrenimi sırasında ilk şiir ve öykü denemelerini gerçekleştirmiş.2012 yılında Odtü Matematik Bölümü'nden mezun olduktan sonra yine Odtü'de finansal matematik üzerine yüksek lisansa başlamış.2015 yılında yüksek lisans programını başarıyla tamamladıktan sonra yine aynı bölümde doktora programına başlamış.Görüldüğü gibi şu an karşımızda sayısal zeka ve yeteneğe sahip bir yazar duruyor.Günlük hayatta türlü bahaneler ile birçok işi erteleme ve zamansızlıktan şikayet etme gibi eylemlerimizi göz önüne alırsak Deniz Kenan Kılıç bizim için bir ilham kaynağı olabilir.Sayısal bir zekanın, böyle dahice kurgular ve orjinal fikirler ile de müthiş sözel yeteneğini de sergilediği bu kitap hakkında söyleyebileceğim tek kelime ''Şahane''.Bu konuyu detaylandıracağım.Fakat genç yazarımız hakkında biraz daha bilgi vermek istiyorum.Müziğe son derece ilgili biri olarak, Deniz Kenan Kılıç'ın Youtube'da kendisine ait ''Reflex'' başlığı ile yayınlanan müziği hakkında da sizi haberdar etmek isterim.Her alanda kendisini geliştirmeye devam eden,yaşamında matematiği,edebiyatı,müziği barındıran bir insanın tüm ilgi alanlarını harmanlayarak müthiş gözlem gücüyle bir eser ortaya koyması da kaçınılmaz.Kitapta şizofrenik bakış açısıyla -yer yer güldüren,hatta kahkaha attıran ve bazen de içinizde derin ve yoğun duygu,hüzün karmaşası yaşayacağınız-birbirinden bağımsız 11 hikaye anlatılıyor.İlk üç yazı deneme niteliğinde ve oldukça başarılı olduğunu söyleyebilirim.Çünkü bu üç denemede sonsuz hayal gücü ile tasvir edilmiş cümlelerin defalarca okunma isteği uyandıran ve altı çizilecek nitelikte cümleler olduğunu düşünüyorum. ''Aşk Senfonisi'' hikayesinde ''Bu şehrin bir deliye daha ihtiyacı var mıydı? Öptüğüm vesikalık benle konuşurken şarkılar havada asılı kalıyor.Duvarların yanından geçerken üzerime yıkılan yalnızlığımın enkazından kurtulmak uğruna boğuşuyorum.Boğazımdaki taş yüzünden zor yutkunuyorum hala.Acaba bu taşı ameliyatla alabilirler mi?'' cümleleri çok içten değil mi sizce de? ''Kayıp Melodi'' hikayesinde ''Hapis gibi bir şey yaşadığımız sahte zamansızlık.Kaybettiklerimizi çok önceden kendi elimizle kaybettiğimizde, gerçek zamansızlığı yok saydık'' ''Dumanlar içinde gözlerimi kısıp,kendimi huzur dolu bir melodiye bırakıyorum.Her bir taneciğimi saran melodi,buzlarla çevrili yanan ruhum ile ahenkli bir dansa başlıyor.Dokuz kez uzun sessizliğe gömülen kalbimi avuçlarıma alıp hayat öpücüğü veriyorum.Masum bir nankörlük,sahte bir içtenlik,boş bir yokluk,huzur veren bir acı,sessiz bir metropol,çığlıkları yürekleri tırmalayan dilsiz bir insan ve ruhları soğuran sevimli gülümsemeler arıyorum.Ve soruyorum...Hani hep çocuk kalacaktık biz?'' cümleleriyle okura derin duygu cümbüşü yaşatıyor. ''Okyanusun en dibinde deliksiz bir uykuya dalsam susuzluğumu giderebilir miyim? Ağaçlara sarılsam ruhunuzu hissedip yeniden çocuk olabilir miyim?''cümleleriyle de müthiş bir betimleme ile umutsuzluğun çöküşünde bir dibe vuruş dile getiriliyor. ''Bir delinin tespitleri'' bölümünde ise temelde bilgisizlik kaynaklı toplumsal aksaklıklar yazarın çok gerçekçi gözlemleri ile mizahi olarak anlatılıyor.Okurken trajikomik bulup onayladığım cümleler, bolca gülümsediğim kısımlar bu hikayelerdeydi. Kendimden de bir şeyler bulduğumu itiraf etmeliyim:) ''Uçan tımarhane'' hikayesinde kahramanın ''Zeka öyle rastgele seviyelerde dağıtılmış bir hediye değildir.Geliştirilebilir,körelebilir ve desteklenebilir.Bazı zekalar ise gizli yüksek seviyeye sahiptir.Dışarıdan kendini pek belli etmez.Misal benimki gibi'' cümlelerinden bilgiç ama bir o kadar eğlenceli tavırları hikayeyi inanılmaz keyifli hale getirip bir sohbet havasına büründürüyor ve birçok hikayesinde olduğu gibi ''Aklını kullanmak'' ve insanları diğer varlıklardan ayıran noktanın ''akıl''olduğu üzerine defalarca vurgu yapıyor.Toplumsal eksiklikler,yanlışlar içgüdülerden çok öğrenerek ve ancak bilgi sahibi olunarak fikir sahibi olunarak giderilebilir.Doğru söze ne denir ki? Ufak bir amacımız,beklentimiz ve isteğimiz kalmazsa programdaki görevinizin bittiği mesajı ile de yenilenmeyi ve sürekli bir gelişim içinde olmayı vurguluyor. ''Beden Hapsi'' hikayesinde de üzerinde akademik kariyer yaptığı matematik bilgisini cümlelerine serpiştirerek hikayeyi daha ilgi çekici hale getiriyor. Bu kısım çok hoşuma gittiği için alıntılayacağım izninizle. ''Bernoullli,D'Alambert,Fourier,Euler,Gauss,Maxwell,Boltzmann,Einstein,Schrödinger,Pascal,Descartes,Hamilton,Newton,Leibniz,Pisagor,Euclid ve daha nice bilim adamı hayatlarını adadıkları formülleri,teoremleri,çözümleri ve kanıtları ellerindeki kağıtlar üzerinden delice bana bağırarak sallıyorlardı. Ellerinden bıraktıkları uçuşan kağıtlardan fırlayan formüller,vücudumun değişimini tamamladı ve daha farklı bir boyutta oluşuma başladım. Vücudumu yüksek bir hızda kusursuzca yönlendirebiliyordum.'' Bir sayısalcı olarak bu satırları okurken inanılmaz bir keyif aldım. ''Kaostaki Düzen'' en beğendiğim hikayelerdendi. Müthiş bir duyarlılık ve hassasiyet ile toplumumuzdaki çirkinliklerden bahsedilerek kahramanın hüzünlü sonu etkileyici bir kurgu ile anlatılıyor. Ve işte o kısım: ''Atatürk Bulvarı'nda etrafına manasız gelen sesleri bağırarak ilerleyen bu adamın tercümesini yapacak biri olmaması, insanlık için bir kayıptı belki de. Görünmeyen bir gözün izlediği adam,kafasında ördüğü düşünceleri kimsenin anlamadığı bir dilde hararetle haykırmaya devam etti.Güneş batarken,mesai bitiminin yarattığı kalabalık insan seli içinde uzaklaşan adam yavaş yavaş küçüldü.Ve sonunda bir nokta halini aldı.'' ''Gerçek dışı gerçek'' hikayesinde de Kuveyt-Irak savaşları ile yarattığı tarihi esintileri kahramanın iç dünyasıyla harmanlayarak güzel bir mesaj vermiş okura. ''Gerçeklerin hayal,hayallerin gerçek olmadığını kanıtlayabilir misiniz?''Bu cümle, taoist bir filozof olan Chuang Tzu'nun bir defasında rüyasında bir kelebek olduğunu gördüğünü ve uyandığında ise kelebek olduğunu düşlemiş bir insan mı yoksa insan olduğunu düşleyen bir kelebek mi olduğunu bilmediği hikayesini anımsattı bana. Peki ya siz ne düşünüyorsunuz bu konuda arkadaşlar? Bunu kanıtlayabilir misiniz? ''Bana Ulaşmak İçin Kaybol'' hikayesi de güzel mesajlar barındırıyordu. ''Sadece değişim ve dönüşüm var.Ruhunu uyandırmak için bu durumu gerçekten özümsemek lazım.Ölümden sonra ne olduğunu bilmediğimiz için ölümden korkarız.Her şeyi görmek için tüm gözlerimizi açmak gerekir. Tabi önce kaç gözün olduğunu keşfetmen lazım. Sonsuzluk çemberi içinde kendini tekrar etmek zorunda olan her hadiseye sadece bakmamalıyız. Bakmanın yanı sıra görmeliyiz.Peki nasıl? Ruhunu uyandırarak ki, bunun belli bir tarifi yoktur.Mutlak doğru ya da yanlış olmadığı gibi...'' Deniz Kenan Kılıç'ın ''Ruh & Zaman: Şizofren Hikayeler'' kitabını hala keşfetmemiş olan arkadaşlarıma kesinlikle tavsiye ediyorum.Mutlaka okunmalı.Okundukça paylaşılmalı ki içinde barındığımız bilgiye aç bir toplumda bilgiler ve güzellikler çoğalsın.Oku,öğren,fikir sahibi ol,paylaş! Albert Einstein'in da dediği gibi ''İnsan,aklın sınırlarını zorlamadıkça,hiçbir şeye ulaşamaz.'' Bol kitaplı günler,sevgiyle...

Featured Review
Daha sonra tekrar deneyin
Yayınlanan yazıları burada göreceksiniz.
Tag Cloud
Henüz etiket yok.
bottom of page