top of page

KÜÇÜK PRENS


Arkadaşlar merhaba.Çocukken tanışma fırsatı bulamadığım,yetişkinlik döneminde tekrar tekrar okumaktan huzur bulduğum ''çocuk kitabı'' olarak nitelendirilen,bana sorarsanız içerdiği felsefik bilgilerle ve verdiği güzel mesajlarla asla bir çocuk kitabı olmayan ve okumayan birçok yetişkinin de ''sadece resimli bir çocuk kitabı'' algısıyla yaklaştığı ve belki de bu yüzden okumaya çekindiği,küçüklerin büyük dünyasını anlatan ''Küçük Prens''i sizlerle paylaşmak isterim.Öncelikle kitap ile ilgili araştırmalarımdan ve bu araştırmalarla ilgili yorumlarımdan başlayacağım.''Küçük Prens'', dünyada kutsal kitaplar ve Das Kapital'den(Karl Max'ın en önemli yapıtlarından biri) sonra en çok dile çevrilmiş ve en çok satılan kitaplar arasındadır.Kitap şu anki kısa haline gelmeden önce aslında yaklaşık 1000 sayfalık bir esermiş.Fakat yazardan romanını kısaltması istenildiği için şu anki haline gelmiştir.Yazarın açısından bakarsak bu hayli zorlu bir süreç olabilir,en baştan sadeleştirmek,anlatılmak istenileni kısa cümlelerle ifade ederek aynı his yoğunluğunu verebilmek,tekrar düzenlemek vs. Ancak iyi tarafından bakarsak, kitabın ince,sade ve anlaşılır olması 7den 70e her yaştan bireye hitap etmesini sağlıyor.Orjinal anlatım diliyle okuyup, yoğunluğu tam anlamıyla hissetme şansımız olmasa da, yapılan çevirilerden de kalbimize hitap eden cümlelerle kitabın o muhteşem tadına varabiliyoruz diye düşünüyorum.Bir diğer bilgi,kitaptaki tüm çizimlerin yazara ait suluboya çizimleri olmasıdır.Aslında büyüklerin,yazara küçükken resim yapmaktan vazgeçmesini ve kendisine başka bir meslek seçmesini söylemesine ve bu konuda cesaretinin kırılmasına rağmen özünde hiçbir zaman vazgeçmediğini anlayabiliriz.Çünkü kitapta çizimlerine ve çizimleriyle ilgili özeleştirilerine de yer vermiş ve bunları suluboyla resmetmesi vazgeçmiş gibi görünse de içten içe resme olan merakının ve ilgisinin devam ettiğinin açıkça kanıtı.Diğer bir bilgi , kitap New York'ta bir otel odasında yazılmış ve ilk kez 1943 yılında basılmış.Kitapta Saint-Exupery'nin yaşamına ait birçok ayrıntının yer aldığı düşünülüyor.Aslına bakarsanız,bilim kurgu kitaplarında bile yazarlar kendi yaşamından küçük de olsa ayrıntılara yer verebilir.Çünkü yazdıkları eserler yazarın yaşamından somut kesitler içermese dahi hayal gücünden parçalar taşır.Hayal güçleri de kişilerin yaşantılarının bir parçasıdır diye düşünüyorum.Bu kısımla ilgili sizler de görüşlerinizi paylaşırsanız arkadaşlar memnun olurum. Kitaptaki gülün eşi Consuleo'yu,gezegenlerin her birinin bir ülkeyi simgelediği ve İkinci Dünya Savaşı'nın değiştirmekte olduğu düzene de kitapta yer verildiği düşünülüyor.Kitabın çıkış noktası olan çöl ise Saint-Exupery'nin 1935'te bir uçuşu sırasında düştüğü ve bir şekilde kurtulmayı başardığı Sahra Çölü'dür.Dünya Savaşı sırasında görevi gereği 31 Temmuz 1944'te Akdeniz semalarında havalanan yazardan bir daha haber alınamamıştır.Ta ki 1998 yılında Marsilyalı bir balıkçının yazara ait bilekliği bulana ve 2004 yılında yine Marsilya kıyılarında yapılan araştırmalar sonucu uçağın enkazı bulunana kadar.Kitabın şu ana kadar 102 farklı Türkçe baskısı yapılmıştır.Kitabı Türkçe'ye çevirenler arasında Ahmet Muhip Dıranas,Cemal Süreya,Tomris Uyar ve Selim İleri gibi edebiyatımızın önemli isimleri vardır.Diğer bir bilgi ise,Japonya'nın Hakone isimli şehrinde bir Küçük Prens Müzesi bulunduğudur.Ayrıca,Güney Kore'de Gyeonggi-do kentinde Küçük Prens temalı bir köy bulunmaktadır.2000 yılında da yazarın doğup büyüdüğü Lyon'da bulunan havalalanına Saint Exupery'nin adı verilmiştir.Bu ön bilgilerden de anlaşıldığı üzere, bu kitabın neden en çok dile çevrilen eserler arasında yer aldığını anlayabiliriz.Gelelim hikayemize. Antoine De Saint-Exupery, altı yaşındayken balta girmemiş ormanlardan bahseden bir kitaptan oldukça etkilenerek,kocaman bir fili yutmuş ve sindirmekte olan bir boa yılanı çizer.Yetişkinlere sorduğunda bunun bir şapka olduğu cevabını alır.Bu kez,yetişkinler daha iyi anlayabilsin diye boa yılanının içi görünecek şekilde bir resim daha çizer.Ancak yetişkinler bundan vazgeçmesini ve bu anlamsız resimleri çizmek yerine coğrafya,aritmetik ve dilbilgisiyle ilgilenmesini öğütlerler.Resimlerinin yetişkinler tarafından anlaşılamaması,uğradığı başarısızlık yazarın cesaretini kırar ve resim çizmeyi burada sonlandırır.Kendisine bir başka meslek seçmek zorunda kalır ve pilot olur.Ancak küçükken çizdiği resimleri daima yanında taşır ve ara sıra biraz daha zeki gibi görünen bir yetişkine rastladığında yanından ayırmadığı resimlerini gösterir.Aldığı yanıt ise hep aynı olmuştur.Bu yüzden uzun süre dertleşebileceği tek bir dostu bile olmadan yalnız yaşamıştır.Ta ki uçağıyla kaza geçirip Sahra Çölü'ne düşüp Küçük Prens ile tanışana kadar.''Lütfen bana bir koyun resmi çiz!''diyen bir ses duyar ve ona ciddi ciddi bakan küçük bir insan görür.Henüz altı yaşındayken, büyüklerin onun resim yapma konusundaki hevesini kırdığından,boa yılanlarının içten ve dıştan görünüşleri dışında bir şey çizemediğinden bahseder.Küçük Prens'in ısrarı üzerine koyun resmi çizmeye çalışır ancak başaramaz.Bir yandan çöle düşen uçağının parçasıyla ilgilenmek zorundadır.Aksi halde çölden çıkamayacaktır.Bu sebeple sadece çocuk kalpli olanların anlayabileceği bir sandık resmi çizer.Küçük Prens'in hayal gücü öylesine geniştir ki koyunun bu sandığın içerisinde olduğunu düşünür ve yüzü sevinçten parlar ve yazarla dostlukları da böylelikle başlar.Küçük Prens'in geldiği gezegen Asteroit B-612'ydi.Bu gezegen 1909 yılında bir Türk gökbilimcisi tarafından teleskopla görülmüştü.Bu gökbilimci,buluşunu o zamanlar Uluslararası Astronomi Kongresi'nde harika bir sunumla açıklamıştı.Fakat fes ve şalvar giyiniyor diye kimse onun söylediklerine değer vermemişti.Ancak bir Türk önderinin kıyafet devrimi yapıp, halkı Avrupalılar gibi giyinmeye zorlamasından sonra,aynı gökbilimci 1920 yılında asteroit B-612'yi etkileyici ve şık giysiler içinde tanıtır ve kongreye katılan herkes onu dikkatle dinleyip görüşlerini kabul eder.Burada aslında büyüklerin ne kadar şekilci ve dar görüşlü olduğu eleştirilmiştir.Ancak burada Türk önderi Mustafa Kemal Atatürk'ten 'Dediği dedik bir Türk lider,koyduğu yasaya uyulmadığı taktirde halkını ölüm cezasıyla tehdit ederek onları Avrupalılar gibi giyinmeye zorladı'' şeklinde bahsedildiği için Türkiye'de bir dönem ilköğretim için hazırlanan 100 temel eser listesinden çıkarılmıştır.Hikayeye devam edeyim arkadaşlar. Küçük Prens,yazara bir ev büyüklüğündeki kendi gezegeninden,gezegenindeki gülünden,vaktinde temizlenmezse kötü sonuçlara yol açabilecek baobaplardan ve biri sönmüş olan üç adet yanardağından bahseder.Sonrasında da kendi gezegeninden ayrılıp,altı farklı gezegene gitme ve bu altı gezegende farklı uğraşları olan altı insanla tanışma hikayesini paylaşır.Hepsinde de ortak olan tek nokta yalnız olmalarıdır.Herkese ve her şeye hükmettiğini düşünen bir kral,herkesin kendisine hayran olduğunu düşünen kibirli bir adam,içki içtiği için utanan ve ne gariptir ki utandığını unutmak için tekrar içen bir ayyaş,yıldızları satın almak için sürekli onları sayan ve bu şekilde zengin olduğunu düşünen ancak yıldızlara sahip olmasının hiçbir işine yaramadığı bir iş adamı,feneri açıp kapatarak bir dakikanın bir gün anlamına geldiği bir gezegende yaşayan bir fenerci ve kendi gezegeni hakkında hiçbir şey bilmeyen ve keşiflerin ayağına gelmesini bekleyen bir coğrafyacı.Küçük Prens'in uğradığı son gezegen ise dünya oldu.Burada da kendi gezegeninde duyduğu mutluluğu bulamaz.Ancak kendi gezegeni artık çok uzaklardadır ve küçük bedeni yorgundur. Kitapta en çok beğendiğim ve ruhuma dokunan bir kısmı alıntılayarak sizinle paylaşmak istiyorum.''Büyükler rakamları çok severler.Onlara yeni bir dostunuzdan söz ettiğinizde size onun hakkında hiçbir zaman önemli şeyler hakkında sorular sormazlar.Hiçbir zaman ''Sesinin tonu nasıldır?Hangi oyunlardan hoşlanır?Kelebek koleksiyonu yapar mı?''demezler.Bunun yerine sürekli ''Kaç yaşında?Kaç erkek kardeşi var?Kaç kilodur?Kaç para kazanıyor?''gibi sorular sorarlar.Sadece bu soruların cevabını alınca onu tanıyacaklarını sanırlar''. Bu kısımda küçüklerin hayal gücünün genişliğiyle,büyüklerin akıllarının dar ve kısıtlı sayısal çalışmasının savaşı ne de güzel anlatılmıştır.Birçok konuya dar bir çerçeveden bakıp, tekdüze bir hayatı yaşama çabasında olan büyüklere dair eleştiriler ne de güzel ifade edilmiştir.Küçük Prens ve yazar arasında geçen bir diyalogtan dokunaklı bulduğum bir kısmı da sizlerle paylaşmak istiyorum.''Her insanın yıldızları vardır,ama hepsi de farklı bir anlam ifade eder.Yolcular için yıldızlar yol göstericidir.Kimilerine göre,gökyüzündeki küçük parıltılardan başka bir şey değildir.Bilginler için çözülmesi gereken bir sorundur.Ne var ki yıldızların hepsi sessizdir.Senin,tek başına,başkalarınınkinden çok farklı yıldızların olacak.Geceleri gökyüzüne baktığın zaman,ben bunlardan birinde oturduğum için ve bunlardan birinde güldüğüm için sana bütün yıldızlar gülüyormuş gibi gelecek.Senin yıldızların,gülmeyi bilen yıldızlar olacak''.Peki ya sizin için arkadaşlar yıldızlar ne ifade ediyor?Paylaşmak isterseniz yorumlarınızı bekliyorum.Şimdi kitaptan alıntılara devam etsem inanın ki tüm kitabı buraya yazarım.Ancak herkesin ruhuna dokunan kısımlar olur ve en en çok beğendiğim bu iki kısmı sizlerle paylaştım.Kitabın genelinde mutluluk,sevgi,değer bilme,bağlılık,dostluk gibi kavramların bir çocuğun bakış açısından hikayesi anlatılıyor.Bu kitap ile çok küçük yaşlarda tanışmamış olmamı ilk etapta bir şanssızlık olarak değerlendiriyordum.Ancak ne kadar büyüsem de kalbim hep çocuk kaldı.Ve bir yetişkin olarak yine kendimi çocuk gibi hissettiğim zamanlarımda bu kitabı okuduğum zamanlar hep kendimi şanslı saydım.Okuduğum her cümleyi yüreğimde hissettim ve itiraf etmeliyim ki tekrar tekrar da okusam bazı kısımlarda gözyaşlarıma engel olamıyorum.Aslında neden engel olacaktım ki?Büyüklerimiz ağlamanın ayıp olduğunu söylediği için mi?Nasıl kurallardı bunlar?Gözyaşları da bir duygu ifadesi değil miydi?Şimdi tüm yollar yine Küçük Prens'e çıkıyordu.Umarım okurken keyif alacağınız bir yazı olmuştur.İyi okumalar çocuk kalmayı başarabilen arkadaşlarım.

Featured Review
Daha sonra tekrar deneyin
Yayınlanan yazıları burada göreceksiniz.
Tag Cloud
Henüz etiket yok.
bottom of page