top of page

ARDINDA BIRAKTIĞIN KADIN


Güzel bir haftasonundan herkese merhaba arkadaşlar :) Yine bir Jojo Moyes kitabının yorumunu sizlerle paylaşmak istedim.Jojo Moyes'in okuduğum ikinci kitabı olan ''Ardında Bıraktığın Kadın'' tam olarak kalbinize hitap edecek,duygu yoğunluğu yaşayacağınız mükemmel bir aşk romanı.Tarih ve sanatın aşkla harmanlandığı şahane bir kitap.Severek,merakla,ilgiyle okudum,sizlerin de bana katılacağınızı düşünüyorum.Kesinlikle okumanızı tavsiye ediyorum.İki bölümden oluşuyor.İlk bölüm 1900lü yılları anlatırken,ikinci kısım 2000li yılları anlatıyor.Ve iki farklı zaman diliminde anlatılan olaylar arasında ''Ardında Bıraktığın Kadın'' tablosu ile köprü kuruluyor.Şimdi kitabın içeriğinden bahsetmek istiyorum biraz. Birinci Dünya Savaşı'nın olduğu yıllarda Almanya-Fransa arasındaki savaşın anlatıldığı St Peronne kentinde yaşanılanlar anlatılmıştır ilk bölümde.Sophie genç ve güzel bir kadındır.Ressam olan kocası Edouard Lefevre savaş için cepheye gitmiştir.Eşi Sophie ise St. Peronne'a ailesinin oteline gitmiştir.Ablası Helene ve kardeşi Aurelien ile otel Le Cog Rouge'yi işletiyorlardır.Bir süre sonra Almanlar oraya el koyar, Sophie ve ailesinden kendilerine her gün akşam yemeği hazırlamalarını isterler.Savaşın ilerlemesi ile Sophie,otelinde Alman askerlerini ağırlamak zorunda kalır.Bu nedenle,Sophie tüm huzurunu yitirir ve güvenliği için bazı şeylere boyun eğmek durumunda kalır.Sophie'nin eşi Edouard Lefevre geride Sophie'nin muhteşem tablosunu bırakmıştır.Bu tablo Alman komutan Friedrich Hencken'in ilgisini çekmiştir,komutanın bu tabloyu görmesi ile Sophie'nin hayatı tamamen değişecektir.Kitabın ikinci bölümünde 2000li yılların anlatıldığı dönemde,Sophie'nin tablosu,eşi tarafından Liv Halston'a hediye edilir.Neredeyse bir yüzyıl sonra Sophie'nin göz alıcı portresi Liv Halston'un evinde asılı durmaktadır.Eşinin ölümünden sonra Liv için bu tablo,anılarını yaşattığı bir parçası gibi olur.Paul, savaş döneminde çalınan sanat eserlerini bulan TARP şirketinde çalışan eski bir polistir ve bir gün Liv ile yolları kesişir.''Ardında Bıraktığın Kadın'' tablosu ile Paul ve Liv'in kaderi değişir.Tablonun gerçek hikayesini öğrendiklerinde Sophie'nin acı kaderini paylaşmak zorunda kalırlar.Liv'in hayatı,tablonun karanlık geçmişi ile bir kez daha alt üst olmanın eşiğine gelir.Paul, işini kaybetmeyi göze alarak aşkının peşinden mi gidecek yoksa hayattaki en önemli şeylerin iş ve itibar olduğunu düşünerek aşkından vaz mı geçecek okuyup görün arkadaşlar.Muhteşem bir olay örgüsüyle anlatılmış bu romanda, karakterler geniş bir hayal gücüyle oluşturulmuş.Akıcı,etkileyici bir dil kullanılmış.Jojo Moyes, romanında anlattığı karşı konulmaz aşklarla,okuyucuya o hissiyatı vermeyi başarmış.Farklı seçenekler arasında kalan karakterlerin,yaptıkları korkusuzca seçimleriyle hayatlarını nasıl değiştirdikleri anlatılmış.''Aşk'' kavramının değerini yitirdiği,samimiyetsiz duyguların yaygınlaştığı,''Nerde o eski aşklar?'' dedirten günümüz ile romanda anlatılan ''aşk'' kavramının kıyaslamasını yaptığımda; ''Vay be,eski zamanlarda yaşamak isterdim'' dedim açıkcası. Duyguyu öyle güzel,öyle içten yansıtmış ki yazar, ister istemez sırf gerçek aşkı yaşamak için 1900lü yıllara ışınlanmak isterdim :) Jojo Moyes yine yapmış yapacağını ve bu romanınla da kalbe inmeyi başarmış.Kitapsever arkadaşlarım için mutlaka okumalarını tavsiye ediyorum.''Aşktan korkmak hayattan korkmaktır ve hayattan korkanlar zaten neredeyse ölmüş demektir'' demiş Bertrand Russell.Tarih boyunca yaşanmış gerçek aşklar gibi,masallardaki perileri kıskandıracak güzellikte,saflıkta aşklar yaşamanız dileğiyle arkadaşlar,sağlıkla ve aşkla kalın :)

Featured Review
Daha sonra tekrar deneyin
Yayınlanan yazıları burada göreceksiniz.
Tag Cloud
Henüz etiket yok.
bottom of page